Kureselleşme ve neoliberlizmin hızla gelişip guçlendiği gezegenimizde, işçi sınıfının ve ezilen halkların uluslararası birlik ve dayanışma günü olan 1 Mayıs daha da anlamlı hale geliyor.
Diktatörlüklerle ve Türkiye`de olduğu gibi kapalı Askeri cuntalarla yönetilen ülkelerde 1 Mayıs yasaklarla karşılanırken burjuva demokrasilerinin az veya çok yerleşik olduğu ülkelerde ise engelleyici polisiye baskılara rağmen 1 Mayıs daha görkemli ve örgütlü olarak gececektir.
Küresel serma yeye karşı küresel dayanışma
Elbette 18. yüzyıldaki yaşam ve mücadele biçimleriyle bugünkü artık aynı değildir. Fakat emekçilerin ve işçilerin istemleri halen aynıdır: Insanca bir yaşam, demokrasi iş ekmek barış ve özgürlük.
1 Mayıs herşeyden önce işçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelesindeki kararlılığı gösterir. Günümüz koşullarında uluslararası arenada geniş bir düzeye yayılmış olan burjuvazinin küresel egemenliğine karşı, işçi sınıfının ulusal devlet sınırlarını aşan Enternasyonal mücadelesi 1 Mayıs ile birlikte dayanışmanın sembolü haline gelmiştir.
Bundan dolayı, 1 Mayıs kapitalist sömürüye, ulusal baskıya, sömürgeciliğe ve küresel sermayeye karşı, bütün dünya işçilerinin, ezilen ve sömürge halklarının birleşme dayanışmasının simgesi haline gelmiştir.
1 Mayıs'ın anlamı, işçilerin ve emekçilerin baskısız ve sömürüsüz bir toplum kurmak istemesi bunun için çalışması ve mücadele etmesidir.
Insanın insanı sömüremeyeceği, siyasal ve toplumsal olarak kendisine ve emeğine yabancılaşamayacağı bir toplumun kurulmasıdır.
Üretim araçlarının kapitalist özel mülkiyeti yerine, bütün kamusal mülkiyetin alacaği, bütün uygulamaların insanlığın menfaati yönünde olacağı bir toplum ve yaşamı kurma mücadelesinin simgesidir.
Parisli işçiler dünya işçilerine örnektir
Hayat koşullarının artık çekilmez hale geldiği 1789 yılında Fransa'da gelişen burjuvazi, feodallere ve krallara karşı "özgürlük", "eşitlik, "adalet" sloganlariyla işçileri, özellikle köylü kitlelerini peşine takarak kendi sınıf egemenliğini sağlayacak olan burjuva devrimini gerçekleştirdi.
Kuşkusuz bu devrim o günün koşullarında ilericiydi. Öte yandan bu gelişmelerden esinlenerek Avrupa'nın hemen hemen bütün ülkelerinde bunu izleyen burjuva demokratik devrimler gerçekleştirilip toplumlarda köklü değişiklikler meydan geldi.
Işçi sınıfı ve köylülerin desteğiyle burjuva devrimlerinin başarılmasından sonra burjuvazi özellikle işçi sınıfina karşı toprak derebeyleriyle işbirliği yaparak işçi sınıfinın gelişen iş ekmek ve özgürlük için, boyutlanan ve gittikçe örgütlü bir yapı kazanan savaşımını engellenmenin ezmenin yollarını aradı. Işçiler işverenler tarafından acımasızca düşük ücret karşılığında günde, 15 hatta 20 saat çalıştırılıyordu, egemen sınıflara karşı kendi ekonomik demokratik hakları doğrultusunda mücadele eden işçiler, devleti koruyan güvenlik kuvvetleri tarafından öldürülüyordu. Bir yandan üretim araçlarının özel mülkiyteni elinde bulunduran kapitalist sınıf yaşamın bütün olanaklarından yararlanıp yaşarken, diğer yandan işgücünden başka satacak hiçbir şeyi olmayan işçiler ve emekçiler sınıfı hertürlü olumsuzluğa karşı sefalet ve açlık içinde yaşıyordu. Bu süreçte işçi sınıfı ile sermaye sınıfı arasındaki uzlaşmaz sınıf çelişkisinin derinleşmesi giderek artıp küresel bir boyut kazanırken, mücadelede işçi sınıfının enternasyonal dayanışması yararına alabildiğine ilerleyip yeni bir konum sağlanmasına neden oluyordu.
Ingilitere'de 1842 ve 1848 yıllarında sokaklara dökülen milyonlarca işçi ve emekçi çalışma süresinin kısaltılması, sermaye sınıfının toprak mülkiyetinin toplumsal yarar için kaldırılması ve sanayide üretim araçlarının özel mülkiyetinin kaldırılması için protestolar düzenliyorlardı.
Bu protesto ve gelişmelerin sonucunda 1847 yılında Ingiliz işçi sınıfının çetin, zorlu, yiğit mücadelesi sonucu kadın ve çocuklar için çalışma süresi 10 saate indirildi.
1870 yılında Almanya ile Fransa arasında başlayan emperyalist çıkar savaşı işçi ve emekçilerin yaşam koşullarının çekilmez hale gelmesine neden oldu.
18 Mart 1872 yılında Fransa'nın başkenti Paris'te ayaklanan işçi ve emekçiler Paris Komunu'nun kurulduğunu dünyaya ilan etti. Paris Komunu ile birlikte yeryüzünde ilk defa işçiler iktidarı ele geçirip proletarya iktidarı kuruluyordu. Toplumsal ve siyasal altyapıların yetersizliğinden dolayı 72 gün sonra Fransız burjuvazisi ve Alman emperyalizmi işbirliği yaparak Paris Komunu'ne son verdiler. Burjuvaziye karşı 1 hafta kadar direnebilen Parisli işçi ve emekçiler değerlerini korumak için binlerce can verdi. Paris sokaklarında kan govdeyi götürdü.
Avrupa'daki emeğin fırtınası az bir zaman sonra Kuzey Amerika'ya sıçrıyordu. 1874 yılında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hükümetı aldığı bir kararla işçilerin ücretlerini düşürüyordü.
13 Ocak 1874 yılında ABD işçi sınıfı kararı protesto etmek için milyonlarca işçinin katıldığı gösteriler yaptı. ABD`nin Pensilvanya eyaletinde iş bırakan Maden işçilerinin grevi burjuvazinin provaköterleri sayesinde kırıldı. Tutuklanan 24 işçi önderinin 10`ü idam edilip, diğerleri ise zindanlara atıldılar.
1877 ABD`de en örgütlü işçi kesimi olan Demiryolu işçileri çalışma koşullarının iyileşmesi ve ücretlerin yükselmesi için genel greve gittiler. Greve ve işçilerin yürüyüşlerine saldıran güvenlik güçleri ve grev kırıcıları 12 işçiyi öldürerek grevi kırmayı başarmalarına rağmen mücadele devam etti.
Maden işçilerinin talepleri diğer eyaletleri de sararak 1886 yılında ABD işçi sınıfının 8 saatlik işgünü için ülke çapında genel greve gitmesine yolaçtı. Genel grevlere askeri ve polisiyle saldıran ABD burjuvazisi yüzlerce işçiyi öldürürken binlercesini de yaraladı.
1 Mayıs yasaklanıyor
Grevlerin devam etmesine tahhamül edemeyen burjuvazi 8 işçi liderini tutuklayıp 4`ünü idam etmesine rağmen ABD ve Avrupa ulkelerinde işçi sınıfının mücadelesini engelleyemedi. Mücadele her yeri sarmaya başladı.
14-21 Temmuz 1889 yılında Paris`te toplanan II. Enternasyonal 1 Mayıs'ı "Işçi Sınıfının Uluslararası Dayanışma ve Birlik Günü" olarak kabul edip bütün dünya'ya ilan etti.
1 Mayıs 1889 da insanlık ilk defa birlikte hareket etmek için güçlerini birleştirerek aynı karara uyan, aynı iradeyle haraket eden ve aynı düşünce etrafında birleşmiş bütün dunya işçi ve emekçilerinin protesto ve gösterilerine tanık oldu.
Dünyadaki bu gelişmeler kısa sürede Ortadoğu'yu da sarmaya başladı. 1921 yılında Turkiye` de ilk kez Istanbul'da çalışan emekçi ve işçilerin binlercesinin Saraçhane başında toplanıp Hurriyet î Abidiye tepesine kadar yürüyerek kutlarken, bunun dışında işçi ve emekçiler 1 Mayıs'ı 1921-1925 yılları arasında gerici sömürgeci Osmanlı-Türk feodal-askeri devlet aygıtının baskılarına rağmen çetin ve zor koşullarda kutlayabıldıler. Ayni günlerde ise Türk egemenligine karsi baskaldiran Dersim ve diyer bölgelere yayılan Kürd ulusal ayaklanması ise devletin imha operasyonlarına hedef oluyordu.
1925 yıllarından sonra Kürd halkına ve Ermeni, Assuri, Çerkez, Yunan, Arap v.s.gibi azınlık halklara karşı aşırı bir saldırganlık içine giren dışa bağımlı Mustafa Kemal`ın başında bulunduğu turancı askeri cunta 1 Mayıs kutlamalarını işçi ve emekçilere yasaklama yoluna gitmiştir.
1 Mayıs 1976 yıllarına kadar Turkiye'de yasaklanmış, işçi sınıfının ve Kurdistan ulusal-sosyal kurtuluş mücadelesi yokedilmek istenmiştir.
Taksim Provokasiyonu
1925 yılında son olarak kutlanan 1 Mayıs yasaklara rağmen yıllarca sonra Türkiye'de 1976 yılında itibaren tekrar kutlanmaya başlanmıştır. Işçi sınıfının gelişmesini ve halkların mücadelesine tahammül edemeyen egemen sınıflar 1977 yılında Istanbul Taksim meydanında 500 bin işçi ve emekçinin katıldığı 1 Mayısı kana bulanmaktan kaçınmamışlardır. Taksim meydanını kana bulayan Türk Istihbarat Teşkilatı (MIT) ile Amerikan Istihbarat Örgütü (CIA) ajanları 34 işçiyi öldürürlerken yüzlercesini de yaralamışlardı. Ondan sonra 1 Mayıslar yine tüm yasaklara rağmen daha görkemli ve çoşkulu geçmişti, ta ki 12 Eylül cuntası işbaşına gelene kadar.
Işçi ve emekçiler bu yıl da alanlarda olacaklar
Askeri bir darbeyle 1980 yılında iktidarı ele geçiren Evren Cuntası Türkiye işçi sınıfı haraketini, Kürdistan ulusal ve toplumsal kurtuluş direnişini susturmaya çalışmış işçi ve emekçilerin 1 Mayıs kutlamalarını tekrar yasaklamıştı.
Ancak tüm yasaklamalara rağmen 1 Mayıs bayramı1988 yılında Taksim alani binlerce işçi ve emekçinin kutlamalarına sahne olmuştu.
1 yıl sonra yine yasaklara rağmen ülke çapında kutlanan 1 Mayıs`ta polis tarafından gösterilerin dağıtılmasına başvurulmuş ve Memmet Akif Dalcı adında bir genç Istanbul`da öldürülmüştü. 1990`da ise devlet 1 Mayıs yasağını kaldırmak zorunda kalmış, binlerce işçi ve emekçi bayramlarını kutlamaya başlamıştı.
Bütün baskı ve yasaklamalara rağmen Kürdlerin ulusal bayramı ve direniş günü Newroz`da olduğu gibi işçiler ve emekçiler 1 Mayıs bayramlarını her alanda kutlamaya çalışmışlardır ve bu yıl da kutlayacaklardır.
Güney Kürdistan`da esen özgürlük rüzgarları bu yıl bütün Kürdistan parçalarında baskı ve engellenmelere rağmen kutlanacak olan 1 Mayıs kutlamalarına damgasını vuracak, Kürdler arasında ruhsal, ulusal ve siyasal bütünlüğün sağlanmasına büyük bir ivme kazandıracaktır.
/by Reşad Özkan/RÖ
Abonnieren
Posts (Atom)
Dr. Christian Schwaabe: "Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden"
zum Thema „Terrorismus“ Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnati...
-
Zwischen Integration und Assimilation Zur Situation der Kurden in München (Zusammenfassung) Aufbau der Untersuchung und Vorgehensweise ...
-
zum Thema „Terrorismus“ Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnati...
-
Interview Nach Prof. Dr. Norbert Paech besteht nach dem 11. September eine große Gefahr, daß Nationale Befreiungsbewegungen, die um ihre Se...