oktoberfest girişinde arama
Almanya`nın Münih şehrinde Theresienwiese meydanında yapılmakta olan Bira Şenliği (Oktoberfest) bu Pazartesi sabahından itibaren alanını El Kaide örgütünün "Şenliğe saldırabiliriz" tehdditleri üzerine polis ablukaya aldı.
Şenliğin yapıldığı Theresienwiese alanı çevresinde polisin kurduğu çifte barikat halkası görülüyor.
Kaynak:www.polizei.bayern.de
Binlerce metrekarelik alanın tüm çevresinde iki hat barikat kuran polis ayrıca tüm çıkış ve girişlere de sıkı kontrol altına aldı. Alanın giriş ve çıkışlarına olası bir terör saldırısını önlemek için ise polis ve başka taşit-araçlariyle kapatılıp çevrede arabaların park etmeleride yasak.
Bavyera eyaleti içişleri bakanı Joachim Herrmann (CSU) yaptığı basın konferansında
"sıkı kontroller dikkatli önlemlerin alınması içindir" dedi. Ancak bakanın açıklamasına karşın gelişmelerin çok ciddi olduğu anlasılıyor. El Kaida örgütü 18 Eylülden bu yana internette yayınladığı 6`ya yakın video`da ikisinde "Almanya`nın askerlerini derhal Afganistan`dan çekmesini" talep edip Oktober Şenligini de doğrudan tehddit ettiği biliniyor.Oktoberfest girişinde polis barikadı
Polisin kurduğu kontrol noktaları Schwanthalerstraße, Herzog-Heinrich-Straße, Lindwurmstraße, Pfeuferstraße, Ganghoferstraße, Heimeranstraße, Alter Messeplatz ve Schießstättstraße gibi caddelerin giriş çıkışlarını kapsıyor. Meydanın doğrudan yanında Bavariarings, Theresienhöhe Hans-Fischer-Straße cadde ve dörtyollarda ise arabaların durması veya park etmeleri de tamamiyle yasak.
Oktoberfest polis barikadı
Polis halktan yardım istedi
Münih polisi ayrıca vatandaşlardan yardım isteyip gördükleri şüpheli taşıt veya arabaları da (089) 2910-1910 veya 110 (imdat) numaralara bildirmelerini (polis hatti) ricca ediyor./by Reşad Özkan/München
28. September 2009
27. September 2009
Almanya`da federal genel parlamento seçimleri
Güçlü FDP Büyük koalisyona son verdi/ Muhafazakar-Liberal koalisyonuna doğru
Almanya bundan sonra gelecek genel seçimlere kadar sağcı muhafazakarlar ile liberaller tarafından yönetilecek.
Açıklanan ilk resmi geçici sonuçlara göre partilere göre oy dagılımı şöyle:Kaynak: www.ard.de
Grafik:www.agahdari.com
Güçlü FDP Büyük koalisyona son verdi/ Muhafazakar-Liberal koalisyonuna doğru
Almanya bundan sonra gelecek genel seçimlere kadar sağcı muhafazakarlar ile liberaller tarafından yönetilecek.
Federal Almanya'da 27 Eylül`de yapılan parlamento genel seçimlerinde Hiristiyan Sağcı-Muhafazakar Partiler CDU/CSU ve liberal parti (FDP) öne geçti. Böylece amaçlanan muhafazakar-liberal bir koalisyon hükümetini kurmaya yetecek oy çoğunluğuna ulaşan CDU/CSU-FDP, sosyal ve özgürlük hakları kısıtlayan CDU/CSU-SPD`den oluşan büyük koalisyon hükümetine de son verdiler. Liberal Hür Demokrat Partisi(FDP)`nın oyların yüzde 14,5`ini alması parti tarihinde büyük bir sensasiyonel gelişme. Sag-liberal koalisyonun sosyal hakların kısıtlamasına devam edecek ve aynı zamanda federal parlamentoda muhalafete düşen „sol“ partilerin (SPD, Sol Parti ve Yeşiller) ve parlamento dışı sendikal (DGB) haraketle boğuşmak zorunda kalacak.
Almanya`da Angela Merkel`ın soğuk iktidar dönemi başlıyor. Vatandaşlar kemerlerini dahada sıkmak zorunda kalacak. Ancak Helmuth Kohl dönemi geri gelmeyecektır.
Eyaletler Meclisi (Bundesrat)`ta da çoğunluğu eline geçiren yeni hükümet iç politikaların uygulamasında, yeni yasaların çıkartılmasında da muhalefetin desteğine ihtiyaç durumuna düşmekten kendisini kurtaracaktır. Bu durum aynı zamanda ülkede ve parlamentoda yeni bir „sağ-sol“ kutuplaşmasının derinlesşmesine de yol açacaktır.
Almanya`nın yeni dışişleri bakanı Hür Demokrat Parti (FDP)lideri Guido Westerwelle
Kaynak: wikipedia.org
Seçimlerde büyük bir hazimete uğrayan Sosyal Demokrat Parti (SPD)`nin milyonlarca seçmeni oylarını FDP, Yeşiller ve popüler istemlerin arkasına sığınan Sol Parti`ye verip adeta partilerini cezalandırdılar. Geride kalan seçimlerde SPD`nin federal başbakan adayı ve daha dışişleri bakanı olan Frank-Walter Steinmeier`e karşı partisi sıralarında kendisine karşı büyük bir muhlafetin ortaya cıkması da an meselesi.
Kararsız ve hoşnutsuz kesimlerden aldığı destekle yüzde 12,2 gibi oy sıçramasını yapan ve SPD seçmenlerinden de oldukça büyük destek alan Sol Parti (Die Linke)`nin ise bundan sonra SPD ile nasıl bir ilişki içine gireceği de bir merak konusu. Özellikle doğu eyaletlerinde büyük bir tabana sahip olan Sol Parti`nin (iç anlaşmazlıklardan dolayı şu ana kadar henüz bir parti programı yok)„gerçek“ istemleriyle SPD`nin programı arasında artık büyük farklar yok. Sol Parti liderleri:Lothar Byski, Gregor Gysi, Oskar Lafontaine
İki partinin parlamentoda muhalefet sıralarında oturacak olması arzulanan birleşmenin önündeki pürüzlerin de giderilmesine önayak olabilir. Böyle bir durum 2013 yılında birleşik bir „sol“`un karşısında zor duruma girecek olan sağ-liberal cephenin iktidardan uzaklaşması kaçınılmaz olacak. 11 yıldan beri iktidarda bulunan SPD`nin sosyal hakları yok eden politikaları karşısında adeta yörüngelerini saşıran sosyal-demokrat sol seçmenlerin de en büyük hayal ve arzuları da budur herhalde.
Eyer Sol Parti (Die Linke)`nin Şefi olan ve partiyi istediği gibi yönlendiren Oskar Lafontaineve gurubu bu birleşmeyi - Almanlar buna „Fusion“ diyorlar - önümüzdeki seçimlere kadar başarmazsa, çoğunluğu protest seçmenlerden ve içi boş sayısız gurupçuklardan oluşan Sol Partisi de tarihe karışmaktan yakasını kurtarmayacaktır veya büyük bir bölünmeyle karşı karşıya kalacaktır.
/Grafik ve Tekst: by Reşad Özkan
Almanya bundan sonra gelecek genel seçimlere kadar sağcı muhafazakarlar ile liberaller tarafından yönetilecek.
Açıklanan ilk resmi geçici sonuçlara göre partilere göre oy dagılımı şöyle:Kaynak: www.ard.de
Grafik:www.agahdari.com
Güçlü FDP Büyük koalisyona son verdi/ Muhafazakar-Liberal koalisyonuna doğru
Almanya bundan sonra gelecek genel seçimlere kadar sağcı muhafazakarlar ile liberaller tarafından yönetilecek.
Federal Almanya'da 27 Eylül`de yapılan parlamento genel seçimlerinde Hiristiyan Sağcı-Muhafazakar Partiler CDU/CSU ve liberal parti (FDP) öne geçti. Böylece amaçlanan muhafazakar-liberal bir koalisyon hükümetini kurmaya yetecek oy çoğunluğuna ulaşan CDU/CSU-FDP, sosyal ve özgürlük hakları kısıtlayan CDU/CSU-SPD`den oluşan büyük koalisyon hükümetine de son verdiler. Liberal Hür Demokrat Partisi(FDP)`nın oyların yüzde 14,5`ini alması parti tarihinde büyük bir sensasiyonel gelişme. Sag-liberal koalisyonun sosyal hakların kısıtlamasına devam edecek ve aynı zamanda federal parlamentoda muhalafete düşen „sol“ partilerin (SPD, Sol Parti ve Yeşiller) ve parlamento dışı sendikal (DGB) haraketle boğuşmak zorunda kalacak.
Almanya`da Angela Merkel`ın soğuk iktidar dönemi başlıyor. Vatandaşlar kemerlerini dahada sıkmak zorunda kalacak. Ancak Helmuth Kohl dönemi geri gelmeyecektır.
Eyaletler Meclisi (Bundesrat)`ta da çoğunluğu eline geçiren yeni hükümet iç politikaların uygulamasında, yeni yasaların çıkartılmasında da muhalefetin desteğine ihtiyaç durumuna düşmekten kendisini kurtaracaktır. Bu durum aynı zamanda ülkede ve parlamentoda yeni bir „sağ-sol“ kutuplaşmasının derinlesşmesine de yol açacaktır.
Almanya`nın yeni dışişleri bakanı Hür Demokrat Parti (FDP)lideri Guido Westerwelle
Kaynak: wikipedia.org
Seçimlerde büyük bir hazimete uğrayan Sosyal Demokrat Parti (SPD)`nin milyonlarca seçmeni oylarını FDP, Yeşiller ve popüler istemlerin arkasına sığınan Sol Parti`ye verip adeta partilerini cezalandırdılar. Geride kalan seçimlerde SPD`nin federal başbakan adayı ve daha dışişleri bakanı olan Frank-Walter Steinmeier`e karşı partisi sıralarında kendisine karşı büyük bir muhlafetin ortaya cıkması da an meselesi.
Kararsız ve hoşnutsuz kesimlerden aldığı destekle yüzde 12,2 gibi oy sıçramasını yapan ve SPD seçmenlerinden de oldukça büyük destek alan Sol Parti (Die Linke)`nin ise bundan sonra SPD ile nasıl bir ilişki içine gireceği de bir merak konusu. Özellikle doğu eyaletlerinde büyük bir tabana sahip olan Sol Parti`nin (iç anlaşmazlıklardan dolayı şu ana kadar henüz bir parti programı yok)„gerçek“ istemleriyle SPD`nin programı arasında artık büyük farklar yok. Sol Parti liderleri:Lothar Byski, Gregor Gysi, Oskar Lafontaine
İki partinin parlamentoda muhalefet sıralarında oturacak olması arzulanan birleşmenin önündeki pürüzlerin de giderilmesine önayak olabilir. Böyle bir durum 2013 yılında birleşik bir „sol“`un karşısında zor duruma girecek olan sağ-liberal cephenin iktidardan uzaklaşması kaçınılmaz olacak. 11 yıldan beri iktidarda bulunan SPD`nin sosyal hakları yok eden politikaları karşısında adeta yörüngelerini saşıran sosyal-demokrat sol seçmenlerin de en büyük hayal ve arzuları da budur herhalde.
Eyer Sol Parti (Die Linke)`nin Şefi olan ve partiyi istediği gibi yönlendiren Oskar Lafontaineve gurubu bu birleşmeyi - Almanlar buna „Fusion“ diyorlar - önümüzdeki seçimlere kadar başarmazsa, çoğunluğu protest seçmenlerden ve içi boş sayısız gurupçuklardan oluşan Sol Partisi de tarihe karışmaktan yakasını kurtarmayacaktır veya büyük bir bölünmeyle karşı karşıya kalacaktır.
/Grafik ve Tekst: by Reşad Özkan
22. September 2009
Oktoberfest katliamı 29. yıla giriyor
Bugün ise sadece faşist caniler tarafından katledilen insanları hemen şenliğin ana girişinde sağda dikilen siyah bir anıt ve üzerinde oyulan isimleri onları bizi hatırlatıyor.
13 Ölü 211 yarali
Almanya`nın Münih şehrinde her yıl yapılan Oktoberfest, bira şenliginin yapıldığı alanın ana girişinde bir çöp pidonuna 29 yıl önce bomba koyan Naziler 13 kişiyi öldürürken 211 kişiyi de yaralamıştı.1 kilo 390 gram TNT bombasının patlamasiyle parçalanan gövdeler, etrafa dağılan parçalanmış bacaklar kollarından ayrılıp kopulmuş eller
Bira çadırları eğlence yerleri tıklım tıklım insan dolu iğne atsan yere düşmez. Dünyanın her tarfından 400 bine yakın insan neşeli bir şekilde cılgınca eğleniyorlar. Tarih 26 Eylül 1980. Saatler 22.19`u gösterdiklerinde şiddetli –olayı yaşayan tanıkların anlatıklarına göre - bir cızıltı sesi önce çizgi gibi havaya doğru tırmanan bir ateş ve şiddetli bir patlama eglenceyi herkese zehir ediyor.
1 kilo 390 gram TNT bombasının patlamasiyle parçalanan gövdeler, etrafa dağılan parçalanmış bacaklar kollarından ayrılıp kopulmuş eller korkunç haykırışlar ağlamalar çaresizlik içinde kıpırdımalar ve yardım sesleri. Paniğe kapılan insanların sağa sola canlarını kurtarmak için kaçışları.
Sonuç: 13 ölü, 143 yaralı 68 ağır yaralı.
Böylece Neo-faşistler Federal Almanya`da 2. Dünya Savaşından sonra en büyük bombalı eylemlerini gerçekleştiriyorlardı. Katiller sadece suçları eğlenmek olan insanlardan ne istiyorlardı? Gerçekten sağcı - Muhafazakarların dediıi gibi bombalı eylem sadece "bir serserinin" işi miydi? Yoksa eylemin arkasında iktidar çıkarları için büyük oynayan başka güçler mı vardı? Katliamdan hemen sonra Almanyada çıkan bütün büyük ulusal ve yerel ciddi gazeteler olayın Neo-faşistlerin işi olduğunu yazdılar. Sağcı ve milliyetçi-faşist gazeteler ise olayın arkasında ilk önce "sol" örgütleri aradılar. Münihte çıkan "Abendzeitung" adlı yerel gazete katliamla ilgili çıkardığı özel eki. Ic sayfada ise "Katiller neo-nazilerdir" manşettini kullanmıştı.
Daha cenazeler kaldırılmadan, yerde su gibi akan kanlar daha kurumadan olay üzerinde politik tartışmalar başlamıştı bile. Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU)`nun Bavyera eski Başbakanı Franz Josef Strauß yaptığı açıklamada bombalı eylemin "komünistlerin" iş olduğunu söylemişti. Aynı zamanda o dönemde yaklaşan federal seçimlerde sağcı Hıristiyan Birlik (CSU/CDU) partilerinin federal başbakan adayı olan Strauß da bombalı eylemi solcuların üzerine yığıp seçimi kazanma hesaplarını yapmaya başlamıştı. Ölenlerin arasında 21 yaşındaki bir jeoloji ögrencinin cesedi`de ortaya cıkınca herşey aniden birden bire Strauß`un aleyhine dönüşmeye başlamıştı.Nazi örgütü Wehrsportgruppe/WSG üyesi Gundolf Köhler Neo-Nazi gazetesinde solda ikinci
Amerika Birleşik Devletlerinde yaşamakta olan eski nazilerden parasal ve eğitim desteğini alan Wehrsportgruppe örgütü Filistin sahalarını`da eğitim ve lojistik amaçlarla kullanıp Yahudi aleyhtarı bazı Filistin örgütlerinden de yardım görüyordu. Bu gurupların başında Yassir Arafat`ın başında bulunduğu El Fetih örgütü geliyordu.
21 yaşındaki jeoloji ögrencisi Gundolf Köhler Almanyada "Wehrsportgruppe Hoffmann" adlı bir neo-faşist gizli faliyet yürüten bir örgütün üyesi idi. İstihbarat örgütlerin verdiği bilgiler ışığında basına açıklama yapan devlet savcısı, Köhler`in faşist faliyetleri`nin bilindiğini kamuoyuna açıklıyordu. Gundolf Köhler Grafikçi Karl-Heinz Hoffmann tarfından 1974 yılında kurulan Wehrsportgruppe (WSG) adlı faşist cinayet şebekesinde aktif rol almış birisi idi. Grubun amacı "Yahudileri ve yabanciları" tekrar imha edip yeniden Hitler faşizimini tesis etmekti.
Dönemin Hür Demokrat Partisi (FDP)`den federal İçişleri Bakanı olan Gerhart Baum Oktoberfest olayından 8 ay önce çıkartmak istediği hızlı bir kararla grubu yasaklamaya çalışıyordu. Bunun üzerine Hoffmann ve 400`e yakın militanı Lübnan`daki Filistin kamplarına yerleşip faliyetlerine devam etme kararını alıyordu.
Wehrsportgruppe`nın Almanya`nın Alp dağlarını militanlarının askeri eğitim sahası olarak kullandığını o zaman hemen hemen bilmeyen yoktu. Almanya çapında totaliter faşist disipline göre örgüt çalışmalarını yürüten bu cinayet şebekesi aynı zamanda uluslaarsı bağlantıları`da mevcuttu. Amerika Birleşik Devletlerinde yaşamakta olan eski nazilerden parasal ve eğitim desteğini alan Wehrsportgruppe örgütü Filistin sahalarını`da eğitim ve lojistik amaçlarla kullanıp Yahudi aleyhtarı bazı Filistin örgütlerinden de yardım görüyordu. Bu gurupların başında Yassir Arafat`ın başında bulunduğu El Fetih örgütü geliyordu. Hatta yerli ve yabancı istihbarat teşkilatlarına göre Wehrsportgruppe`nın yüzlerce militanı Filistin eşitim sahalarında bulunuyorlardı.
1979 yılında Bavyerya eyaletinde Wehrsportgruppe örgütünün güçlü bir şekilde faliyet gösterdiğini, eski naziler tarafından desteklendiğini, faşist "Milliyetçi Ulusalcı Demokratik Partisi" (NPD) ile içli dışlı olduğunu ve yasaklanmasını istiyen SPD eyalet fraksyonu , Strauß tarafından „komünistlerin ekmeğine yağ sürmekle! suçlanmış ve böyle bir grubun tehlikeli olmadığını eyalet parlamentosunda açıklamıştı.
Strauß`un dönemin eyalet içişleri bakanı Gerold Tandler ise eyalet parlamentosunda muhalefetin sorularını cevaplarken, "Wehrsportgrupe`nın tehlikeli olmadığını sadece başkanlığını yarı deli birisinin yaptığını" söylüyordu. Böylece Bavyera hükümeti bir yandan faşistleri korurken diğer yandan`da gerekli olduğu zamanlarda bu türlü faşist grubları iç politikada silah olarak kullanmasını`da biliyordu.
Uluslararsı politika`da soğuk savaşın hüküm sürdüğü bir dönemde, dünyadaki faşist diktatörleri maddi ve manevi olarak destekleyen ve hatta faşist Türk Bozkurtlarını da Baverya`da barındıran Strauß, kendisini eleştiren herkesi komünistlikle suçlayıp faşist terörü meşhur olarak göstermeye çalışıyordu.
-Peki neden Ekim Şenligine bombalı saldırı?
-Fedral seçimlere 9 gün kala böyle bir bombalı suikasttın amacı neydi?
-Olayın arkasında kimler vardı?
Naylon bir torbada Oktoberfest`in ana girişinde (Theresienwiese U-Bahn durağı) bir çöp kutusuna eleri ile bombayı koyan Gundolf Köhlerin`de , bomba`nın patlamasından sonra derhal 14 metre uzaklıkta olay yerinde can vermesi, yukarıda sıraladığımız bütün soruları cevapsız bırakıyor.
Fakat Strauß ve onun gibi düşünenlerin dışında herkes şu ana kadar hem fikir: Oktoberfeste bombalı saldırıyı fasist Hoffmann`nın grubu olan "Wehrsportgruppe" gerçekleştirdiğidir.
Federal seçimlerin arifesinde Strauß bu olayı neden hemen sol grup ve partilere yığmak istedi?
Strauß`ın bilgisi dahilinde mı bu olay gerçekleşti? Bu sorular şu ana kadar cevapsız kalmış durumda ve artık anlaşılan kurbanların ve avukatlarının dışında hiç kimseyide ilgilendirmiyor.
Olayın tanıkları Gundolf Köhleri bombanın patladığı yerde 3-4 kişi ile birlikte gördüklerini polise söylemişlerdi. Hatta olay yerinde Köhleri kafaya takan Gerd Bahr adli Homoseksuel bir kişi Köhleri bir elinde küçük bir çanta diyer elinde ise bir naylon torba olduğunu polise açıklamıştı. Polise önemli açıklamalarda bulunan Bahr patlamaya bir dakika kala Köhlerin olay yerine ne kadar yaklaştığını ve korkunç bir yüz görüntüsü olduğunu anlatmış ve meydana gelen şiddetli patlamada havaya nasıl açık renkli naylon torbanın uçtuğunu söylemiş ve Köhlerin bir grubla olduğunu açıklamıştı.
Demek ki Köhler yalnız tek başına olay yerinde bulunmuyordu. Onunla bombalı eylemi gerçekleştiren beraberinde suç ortakları da vardı. Polis bu konuda hiç bir zaman yeterli araştırma yapmak için çaba sarf etmedi.
Bavyera savcılığı tarafından oluşturulan "Oktoberfest Soruşturma Komisyonu" olay için hazırladığı 200`e yakın sayfalı soruşturma raporuna bile görgü tanıklarının görüşlerini kayd etmeye bile değer görmemesi. Strauß`ın kamuyounda olaya haberdar olmasının şüphelerini uyandırıyordu.
Wehrsportgruppe`nın merkezlerine ve Gundolf Köhler`in ailesi ile birlikte oturduğu Donaueschinger `deki evinde yapılan aramalarda faşit propaganda malzemeleri ve bamba yapımında kullanılan TNT patlayıcı maddeleri ele geçirmiş fakat hiç kimseyi tutuklamamıştı. Wehrsportgruppe lideri Hoffmann ise Köhleri yalnız bir kez gördüğünü ve kendisi ile ilişkisi olmadığını polise söyleyip yanıltıcı taktiğine başvurmuştu.
Daha olayın üzerinde 2 yıl geçmeden Almanya federal savcısı Kurt Rebmann 1982 yılında olayın soruşturmasının bittiği ve bombalamayı 21 yaşındaki Gundolf Köhlerin tek başına tertiplediğini basına açıklıyordu. Böylece Strauß`un arzusu üzerine olay kapanmış bulunuyordu.
Fakat şu ana kadar hiç kimse 13 ölü ve 200`ın üzerinde yaralının hesabını Bavyera hükümetinden sormadı, ve halen Strauß`un partisi CSU işin başında bulunuyor.
6 yaşındaki İgnaz ve 8 yaşındaki İlona adlı çocuklarını bombalı olayda kaybeden Katharina Platzer adlı gözü yaşlı anenin (olayda kendisi de ağır yaralanmıştı) o zaman yaptığı açıklamada olayın yalnız bir kişinin işi olmadığı, olaya tanıklık eden onlarca kişinin ifadelerine göre Köhler`ın yalnız olmadığı açıklığa kavuşmasına rağmen, savcının işi yalnız bir kişiye yıkmasının şüpheli olduğu ve olayın soruşturmasını yeniden talep etmişti, ancak iki çocuğunu kaybeden anneye hiç kimse kulak bile asmamıştı.
Franz Josef Strauß(1915-1988†)
Strauß`ın seçim hesabı tutmadı
Günlerden cuma günüydü. 26 Eylül 1980. Federal Almanya`da her tarafta federal seçimler için geniş çaplı kampanyalar devam ediyordu. Partiler federal genel seçimleri kazanmak için kıyasıya mücadele içinde idiler . Karşılıklı karalama kampanyaları. Sağcı-muhafazakar (CDU/CSU) partileri sol partileri özelikle iktidardaki sosyal demokratları (SPD) "Komünizm ile açık seçik ortak çalıştıklarını" karalama kampanyasını sürdürürlerken, İktidardaki Sosyal Demokratik Partisi (SPD) ve Hür Demokratik Parti (FDP) koalisyon ortaklıkları ise iktidarlarının devamı için geniş kesimlerin desteğini almaya çalışıyorlardı. 26 Eylülden tam 9 gün sonra Almanyanın başbakanı kim olacağına halk karar verecekti. Alman halkı İktidardaki SPD`li dönemin başbakan Helmudt Schmidt ve CSU`nun Genel Başkanı, Bavyerya eyaleti`nin başbakanı sağcı muhafazakar aday Franz Josef Strauß hakkında kimin Federal Başbakan olacağına karar verecekti.
Strauß`ın hesapları tutmadı. Çünkü federal parlamento seçimlerini yeniden Koalisyon ortaklıkları SPD ve FDP federal başbakanlık seçimlerini kazanıyordu.
Ve başbakanlık sandalyesine tekrar SPD başbakan adayı Helmudt Schmidt oturuyordu.
Bütün kıtalardan milyonlarca insanın buluştuğu Oktober şenliğini kana bulayan katiller halen serbest bir şekilde elleri ve kollarını salayarak aramızda dolaşıyorlar.Bugün ise sadece faşist caniler tarafından katledilen insanları hemen şenliğin ana girişinde sağda dikilen siyah bir anıt ve üzerinde oyulan isimleri onları bizi hatırlatıyor.
Katliam protesto edilecek
26 Eylül 2005 tarihinde saat 17:00`de öldürülenler için dikilen anıtın yanında şenliğin ana girişinde antifaşist örgütler tarafından Neo-faşist katliamı proteso miting yapılacak.
Saat 10:00`da ise Münih Anaşehir belediye başkanı Chrisitian Ude (SPD) tarafından anıta çelenk konulduktan sonra bir dakikalık saygı duruşu yapılacak.
by Reşad ÖZKAN
13 Ölü 211 yarali
Almanya`nın Münih şehrinde her yıl yapılan Oktoberfest, bira şenliginin yapıldığı alanın ana girişinde bir çöp pidonuna 29 yıl önce bomba koyan Naziler 13 kişiyi öldürürken 211 kişiyi de yaralamıştı.1 kilo 390 gram TNT bombasının patlamasiyle parçalanan gövdeler, etrafa dağılan parçalanmış bacaklar kollarından ayrılıp kopulmuş eller
Bira çadırları eğlence yerleri tıklım tıklım insan dolu iğne atsan yere düşmez. Dünyanın her tarfından 400 bine yakın insan neşeli bir şekilde cılgınca eğleniyorlar. Tarih 26 Eylül 1980. Saatler 22.19`u gösterdiklerinde şiddetli –olayı yaşayan tanıkların anlatıklarına göre - bir cızıltı sesi önce çizgi gibi havaya doğru tırmanan bir ateş ve şiddetli bir patlama eglenceyi herkese zehir ediyor.
1 kilo 390 gram TNT bombasının patlamasiyle parçalanan gövdeler, etrafa dağılan parçalanmış bacaklar kollarından ayrılıp kopulmuş eller korkunç haykırışlar ağlamalar çaresizlik içinde kıpırdımalar ve yardım sesleri. Paniğe kapılan insanların sağa sola canlarını kurtarmak için kaçışları.
Sonuç: 13 ölü, 143 yaralı 68 ağır yaralı.
Böylece Neo-faşistler Federal Almanya`da 2. Dünya Savaşından sonra en büyük bombalı eylemlerini gerçekleştiriyorlardı. Katiller sadece suçları eğlenmek olan insanlardan ne istiyorlardı? Gerçekten sağcı - Muhafazakarların dediıi gibi bombalı eylem sadece "bir serserinin" işi miydi? Yoksa eylemin arkasında iktidar çıkarları için büyük oynayan başka güçler mı vardı? Katliamdan hemen sonra Almanyada çıkan bütün büyük ulusal ve yerel ciddi gazeteler olayın Neo-faşistlerin işi olduğunu yazdılar. Sağcı ve milliyetçi-faşist gazeteler ise olayın arkasında ilk önce "sol" örgütleri aradılar. Münihte çıkan "Abendzeitung" adlı yerel gazete katliamla ilgili çıkardığı özel eki. Ic sayfada ise "Katiller neo-nazilerdir" manşettini kullanmıştı.
Daha cenazeler kaldırılmadan, yerde su gibi akan kanlar daha kurumadan olay üzerinde politik tartışmalar başlamıştı bile. Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU)`nun Bavyera eski Başbakanı Franz Josef Strauß yaptığı açıklamada bombalı eylemin "komünistlerin" iş olduğunu söylemişti. Aynı zamanda o dönemde yaklaşan federal seçimlerde sağcı Hıristiyan Birlik (CSU/CDU) partilerinin federal başbakan adayı olan Strauß da bombalı eylemi solcuların üzerine yığıp seçimi kazanma hesaplarını yapmaya başlamıştı. Ölenlerin arasında 21 yaşındaki bir jeoloji ögrencinin cesedi`de ortaya cıkınca herşey aniden birden bire Strauß`un aleyhine dönüşmeye başlamıştı.Nazi örgütü Wehrsportgruppe/WSG üyesi Gundolf Köhler Neo-Nazi gazetesinde solda ikinci
Amerika Birleşik Devletlerinde yaşamakta olan eski nazilerden parasal ve eğitim desteğini alan Wehrsportgruppe örgütü Filistin sahalarını`da eğitim ve lojistik amaçlarla kullanıp Yahudi aleyhtarı bazı Filistin örgütlerinden de yardım görüyordu. Bu gurupların başında Yassir Arafat`ın başında bulunduğu El Fetih örgütü geliyordu.
21 yaşındaki jeoloji ögrencisi Gundolf Köhler Almanyada "Wehrsportgruppe Hoffmann" adlı bir neo-faşist gizli faliyet yürüten bir örgütün üyesi idi. İstihbarat örgütlerin verdiği bilgiler ışığında basına açıklama yapan devlet savcısı, Köhler`in faşist faliyetleri`nin bilindiğini kamuoyuna açıklıyordu. Gundolf Köhler Grafikçi Karl-Heinz Hoffmann tarfından 1974 yılında kurulan Wehrsportgruppe (WSG) adlı faşist cinayet şebekesinde aktif rol almış birisi idi. Grubun amacı "Yahudileri ve yabanciları" tekrar imha edip yeniden Hitler faşizimini tesis etmekti.
Dönemin Hür Demokrat Partisi (FDP)`den federal İçişleri Bakanı olan Gerhart Baum Oktoberfest olayından 8 ay önce çıkartmak istediği hızlı bir kararla grubu yasaklamaya çalışıyordu. Bunun üzerine Hoffmann ve 400`e yakın militanı Lübnan`daki Filistin kamplarına yerleşip faliyetlerine devam etme kararını alıyordu.
Wehrsportgruppe`nın Almanya`nın Alp dağlarını militanlarının askeri eğitim sahası olarak kullandığını o zaman hemen hemen bilmeyen yoktu. Almanya çapında totaliter faşist disipline göre örgüt çalışmalarını yürüten bu cinayet şebekesi aynı zamanda uluslaarsı bağlantıları`da mevcuttu. Amerika Birleşik Devletlerinde yaşamakta olan eski nazilerden parasal ve eğitim desteğini alan Wehrsportgruppe örgütü Filistin sahalarını`da eğitim ve lojistik amaçlarla kullanıp Yahudi aleyhtarı bazı Filistin örgütlerinden de yardım görüyordu. Bu gurupların başında Yassir Arafat`ın başında bulunduğu El Fetih örgütü geliyordu. Hatta yerli ve yabancı istihbarat teşkilatlarına göre Wehrsportgruppe`nın yüzlerce militanı Filistin eşitim sahalarında bulunuyorlardı.
1979 yılında Bavyerya eyaletinde Wehrsportgruppe örgütünün güçlü bir şekilde faliyet gösterdiğini, eski naziler tarafından desteklendiğini, faşist "Milliyetçi Ulusalcı Demokratik Partisi" (NPD) ile içli dışlı olduğunu ve yasaklanmasını istiyen SPD eyalet fraksyonu , Strauß tarafından „komünistlerin ekmeğine yağ sürmekle! suçlanmış ve böyle bir grubun tehlikeli olmadığını eyalet parlamentosunda açıklamıştı.
Strauß`un dönemin eyalet içişleri bakanı Gerold Tandler ise eyalet parlamentosunda muhalefetin sorularını cevaplarken, "Wehrsportgrupe`nın tehlikeli olmadığını sadece başkanlığını yarı deli birisinin yaptığını" söylüyordu. Böylece Bavyera hükümeti bir yandan faşistleri korurken diğer yandan`da gerekli olduğu zamanlarda bu türlü faşist grubları iç politikada silah olarak kullanmasını`da biliyordu.
Uluslararsı politika`da soğuk savaşın hüküm sürdüğü bir dönemde, dünyadaki faşist diktatörleri maddi ve manevi olarak destekleyen ve hatta faşist Türk Bozkurtlarını da Baverya`da barındıran Strauß, kendisini eleştiren herkesi komünistlikle suçlayıp faşist terörü meşhur olarak göstermeye çalışıyordu.
-Peki neden Ekim Şenligine bombalı saldırı?
-Fedral seçimlere 9 gün kala böyle bir bombalı suikasttın amacı neydi?
-Olayın arkasında kimler vardı?
Naylon bir torbada Oktoberfest`in ana girişinde (Theresienwiese U-Bahn durağı) bir çöp kutusuna eleri ile bombayı koyan Gundolf Köhlerin`de , bomba`nın patlamasından sonra derhal 14 metre uzaklıkta olay yerinde can vermesi, yukarıda sıraladığımız bütün soruları cevapsız bırakıyor.
Fakat Strauß ve onun gibi düşünenlerin dışında herkes şu ana kadar hem fikir: Oktoberfeste bombalı saldırıyı fasist Hoffmann`nın grubu olan "Wehrsportgruppe" gerçekleştirdiğidir.
Federal seçimlerin arifesinde Strauß bu olayı neden hemen sol grup ve partilere yığmak istedi?
Strauß`ın bilgisi dahilinde mı bu olay gerçekleşti? Bu sorular şu ana kadar cevapsız kalmış durumda ve artık anlaşılan kurbanların ve avukatlarının dışında hiç kimseyide ilgilendirmiyor.
Olayın tanıkları Gundolf Köhleri bombanın patladığı yerde 3-4 kişi ile birlikte gördüklerini polise söylemişlerdi. Hatta olay yerinde Köhleri kafaya takan Gerd Bahr adli Homoseksuel bir kişi Köhleri bir elinde küçük bir çanta diyer elinde ise bir naylon torba olduğunu polise açıklamıştı. Polise önemli açıklamalarda bulunan Bahr patlamaya bir dakika kala Köhlerin olay yerine ne kadar yaklaştığını ve korkunç bir yüz görüntüsü olduğunu anlatmış ve meydana gelen şiddetli patlamada havaya nasıl açık renkli naylon torbanın uçtuğunu söylemiş ve Köhlerin bir grubla olduğunu açıklamıştı.
Demek ki Köhler yalnız tek başına olay yerinde bulunmuyordu. Onunla bombalı eylemi gerçekleştiren beraberinde suç ortakları da vardı. Polis bu konuda hiç bir zaman yeterli araştırma yapmak için çaba sarf etmedi.
Bavyera savcılığı tarafından oluşturulan "Oktoberfest Soruşturma Komisyonu" olay için hazırladığı 200`e yakın sayfalı soruşturma raporuna bile görgü tanıklarının görüşlerini kayd etmeye bile değer görmemesi. Strauß`ın kamuyounda olaya haberdar olmasının şüphelerini uyandırıyordu.
Wehrsportgruppe`nın merkezlerine ve Gundolf Köhler`in ailesi ile birlikte oturduğu Donaueschinger `deki evinde yapılan aramalarda faşit propaganda malzemeleri ve bamba yapımında kullanılan TNT patlayıcı maddeleri ele geçirmiş fakat hiç kimseyi tutuklamamıştı. Wehrsportgruppe lideri Hoffmann ise Köhleri yalnız bir kez gördüğünü ve kendisi ile ilişkisi olmadığını polise söyleyip yanıltıcı taktiğine başvurmuştu.
Daha olayın üzerinde 2 yıl geçmeden Almanya federal savcısı Kurt Rebmann 1982 yılında olayın soruşturmasının bittiği ve bombalamayı 21 yaşındaki Gundolf Köhlerin tek başına tertiplediğini basına açıklıyordu. Böylece Strauß`un arzusu üzerine olay kapanmış bulunuyordu.
Fakat şu ana kadar hiç kimse 13 ölü ve 200`ın üzerinde yaralının hesabını Bavyera hükümetinden sormadı, ve halen Strauß`un partisi CSU işin başında bulunuyor.
6 yaşındaki İgnaz ve 8 yaşındaki İlona adlı çocuklarını bombalı olayda kaybeden Katharina Platzer adlı gözü yaşlı anenin (olayda kendisi de ağır yaralanmıştı) o zaman yaptığı açıklamada olayın yalnız bir kişinin işi olmadığı, olaya tanıklık eden onlarca kişinin ifadelerine göre Köhler`ın yalnız olmadığı açıklığa kavuşmasına rağmen, savcının işi yalnız bir kişiye yıkmasının şüpheli olduğu ve olayın soruşturmasını yeniden talep etmişti, ancak iki çocuğunu kaybeden anneye hiç kimse kulak bile asmamıştı.
Franz Josef Strauß(1915-1988†)
Strauß`ın seçim hesabı tutmadı
Günlerden cuma günüydü. 26 Eylül 1980. Federal Almanya`da her tarafta federal seçimler için geniş çaplı kampanyalar devam ediyordu. Partiler federal genel seçimleri kazanmak için kıyasıya mücadele içinde idiler . Karşılıklı karalama kampanyaları. Sağcı-muhafazakar (CDU/CSU) partileri sol partileri özelikle iktidardaki sosyal demokratları (SPD) "Komünizm ile açık seçik ortak çalıştıklarını" karalama kampanyasını sürdürürlerken, İktidardaki Sosyal Demokratik Partisi (SPD) ve Hür Demokratik Parti (FDP) koalisyon ortaklıkları ise iktidarlarının devamı için geniş kesimlerin desteğini almaya çalışıyorlardı. 26 Eylülden tam 9 gün sonra Almanyanın başbakanı kim olacağına halk karar verecekti. Alman halkı İktidardaki SPD`li dönemin başbakan Helmudt Schmidt ve CSU`nun Genel Başkanı, Bavyerya eyaleti`nin başbakanı sağcı muhafazakar aday Franz Josef Strauß hakkında kimin Federal Başbakan olacağına karar verecekti.
Strauß`ın hesapları tutmadı. Çünkü federal parlamento seçimlerini yeniden Koalisyon ortaklıkları SPD ve FDP federal başbakanlık seçimlerini kazanıyordu.
Ve başbakanlık sandalyesine tekrar SPD başbakan adayı Helmudt Schmidt oturuyordu.
Bütün kıtalardan milyonlarca insanın buluştuğu Oktober şenliğini kana bulayan katiller halen serbest bir şekilde elleri ve kollarını salayarak aramızda dolaşıyorlar.Bugün ise sadece faşist caniler tarafından katledilen insanları hemen şenliğin ana girişinde sağda dikilen siyah bir anıt ve üzerinde oyulan isimleri onları bizi hatırlatıyor.
Katliam protesto edilecek
26 Eylül 2005 tarihinde saat 17:00`de öldürülenler için dikilen anıtın yanında şenliğin ana girişinde antifaşist örgütler tarafından Neo-faşist katliamı proteso miting yapılacak.
Saat 10:00`da ise Münih Anaşehir belediye başkanı Chrisitian Ude (SPD) tarafından anıta çelenk konulduktan sonra bir dakikalık saygı duruşu yapılacak.
by Reşad ÖZKAN
19. September 2009
Münih Bira Şenliği, Oktoberfest başladı
"O`zapft is“ die Krüge hoch!
176. Münih Bira Şenliği, Oktoberfest başladı
3 hafta sürecek şenliğe dünyanın dört tarafından 8 milyona yakın yerli ve yabancı bekleniyor.
Heryıl olduğu gibi bu yıl da, bugün saat 12`de eline aldığı çekiçle bir ağac çivisini büyük bir bira fıçısınının musluk deliğine vurup açan Münih büyük şehir belediye başkanı Christian Ude böylece dünyanın en büyük halk şenliğini açmış oldu.
Iki güçlü darbe vuruşundan sonra Bira fıçısının musluğunda fışkıran birayı 1 litrelik kalın cam bardaklara, „Mass“`a dolduran Ude ilk birayı da eyalet başbakanı Horst Seehofer ve eşine ikram etti. Şenliğin açılışı uluslararası büyük bir gazeteci topluluğu kameralarının mercekleri altında açılırken eyalet televizyonubayerisches-fernsehende canlı olarak seyircilerine ulşatırdı.
Belediye başkanı heryıl bu bira fıçısını açma (almancası:Anzapfen/ Bavyercası: O`zapft is) geleniğini başramak için günler önceden hazırlanması gerekiyor. Geçen yıl kızartılmış 500 bin tavuk satılmıştı
3 hafta devam edecek
Münih Oktoberfest (Theresienwiese/U-Bahn 4-5) alanında 16 gün sürecek olan büyük halk-bira şenligine dünyanın her tarafından -Japonya`dan tutun Amerika`ya kadar Münihe akin eden 8 milyona yakın yabancı ve yerlinin katılması beklenirken, 4 ekimde sona erecek.
Bira fıçısının 6 bin kişilik yeri olan Schottenhamel-bira çadırının önünde geleneksel açılmasından sonra „O`zapft is“, yani bira şenliği başladı“ diye bağıran Ude „barışçıl bir bira şenliği arzu ediyorum“ diye konuştu. Bugün en az 800 bin kişinin şenliği ziyaret etmesi bekleniyor. Ude şenliği açarken alanda ve 14 büyük birahane çadırlarında en az 500 bine yakın kişi bulunuyordu. Kuşkusuz bu yıl ziyaretçileri en çok kızdıran gelişme yine biraların çok bahalı olması.Bir litre bira (litre dışında ikram edilmiyor) 8,30 ile 8,60 Euro arasında değişiyor. Geçtigimiz yılda ise bir Mass birası en azında 1 Euro ile 2 Euro arasında daha ucuza veriliyordu.
2008 yılında 7 milyona yakın kişi şenligi ziyaret edip 7 milyona yakın Mass bira içtiler. Bütün diyer yiyecek ve içeceklerin dışında ise kızartılmış 500 bin tavuk ile kızartılmış 93 Öküz eti satıldı. Tabi diyer yiyecek ve içecekleri burada saymıyoruz. "O`zapft is“ die Krüge hoch!:3 hafta boyunca su gibi bira içiliyor, kadın, erkek, genc ve ihtiyar demeden çılgınca eğleniyorlar.
Oktoberfest 17 Ekim 1810 yılında beri kutlanıyor
17 Ekim 1810 yılında Bavyera Prensi, sonrada Kralı Birinci Ludwig von Bayern ile prensses Therese von Hildburghausen evlenmiş ve düğünlerini şenliğin yapıldığı alanda halkın katılmasiyle kutlamışlar ve ilk olarakta bu alanda Kral ve Prenssesin şerefine At Yarışları düzenlemiş. Şenliğin yapıldığı alan ismini de Prenssesin adından almaktadır: „Therese“, ve "Wiesn" de otluk alan/Çayır anlamına geliyor Ikisinin birleşmesi de „Theresienwiese“ oluyor. Tercümesi: Theresa meydanı/Çayırı.
O gündür bu gündür gelenek olarak Theresa`nın meydanında/Çayırında şenlik dahada büyükleşerek artık bira şenliği, biraciligin ve birahanelerin oldukça bol olduğu Münih şehrinde kutlanıyor./Text ve Fotolar:by Reşad Özkan
Oktoberfest Plakatı
-
OKTOBERFEST PLANI/Kaynak:Münih Turizim Merkezi
Achterbahn/Fünferlooping
Musik Kapelle
Bavyera, nın koruyucu sembolü Bavarıa:sol elinde şeref çelenki ve sağ elinde ise Bavyera Aslanı`nı iple tutuyor/1843-1850 yılları arasında Türklerden alınan silahlardan (madenden) yoğrultulmuş anıt
Text ve Fotolar:by Reşad Özkan
176. Münih Bira Şenliği, Oktoberfest başladı
3 hafta sürecek şenliğe dünyanın dört tarafından 8 milyona yakın yerli ve yabancı bekleniyor.
Heryıl olduğu gibi bu yıl da, bugün saat 12`de eline aldığı çekiçle bir ağac çivisini büyük bir bira fıçısınının musluk deliğine vurup açan Münih büyük şehir belediye başkanı Christian Ude böylece dünyanın en büyük halk şenliğini açmış oldu.
Iki güçlü darbe vuruşundan sonra Bira fıçısının musluğunda fışkıran birayı 1 litrelik kalın cam bardaklara, „Mass“`a dolduran Ude ilk birayı da eyalet başbakanı Horst Seehofer ve eşine ikram etti. Şenliğin açılışı uluslararası büyük bir gazeteci topluluğu kameralarının mercekleri altında açılırken eyalet televizyonubayerisches-fernsehende canlı olarak seyircilerine ulşatırdı.
Belediye başkanı heryıl bu bira fıçısını açma (almancası:Anzapfen/ Bavyercası: O`zapft is) geleniğini başramak için günler önceden hazırlanması gerekiyor. Geçen yıl kızartılmış 500 bin tavuk satılmıştı
3 hafta devam edecek
Münih Oktoberfest (Theresienwiese/U-Bahn 4-5) alanında 16 gün sürecek olan büyük halk-bira şenligine dünyanın her tarafından -Japonya`dan tutun Amerika`ya kadar Münihe akin eden 8 milyona yakın yabancı ve yerlinin katılması beklenirken, 4 ekimde sona erecek.
Bira fıçısının 6 bin kişilik yeri olan Schottenhamel-bira çadırının önünde geleneksel açılmasından sonra „O`zapft is“, yani bira şenliği başladı“ diye bağıran Ude „barışçıl bir bira şenliği arzu ediyorum“ diye konuştu. Bugün en az 800 bin kişinin şenliği ziyaret etmesi bekleniyor. Ude şenliği açarken alanda ve 14 büyük birahane çadırlarında en az 500 bine yakın kişi bulunuyordu. Kuşkusuz bu yıl ziyaretçileri en çok kızdıran gelişme yine biraların çok bahalı olması.Bir litre bira (litre dışında ikram edilmiyor) 8,30 ile 8,60 Euro arasında değişiyor. Geçtigimiz yılda ise bir Mass birası en azında 1 Euro ile 2 Euro arasında daha ucuza veriliyordu.
2008 yılında 7 milyona yakın kişi şenligi ziyaret edip 7 milyona yakın Mass bira içtiler. Bütün diyer yiyecek ve içeceklerin dışında ise kızartılmış 500 bin tavuk ile kızartılmış 93 Öküz eti satıldı. Tabi diyer yiyecek ve içecekleri burada saymıyoruz. "O`zapft is“ die Krüge hoch!:3 hafta boyunca su gibi bira içiliyor, kadın, erkek, genc ve ihtiyar demeden çılgınca eğleniyorlar.
Oktoberfest 17 Ekim 1810 yılında beri kutlanıyor
17 Ekim 1810 yılında Bavyera Prensi, sonrada Kralı Birinci Ludwig von Bayern ile prensses Therese von Hildburghausen evlenmiş ve düğünlerini şenliğin yapıldığı alanda halkın katılmasiyle kutlamışlar ve ilk olarakta bu alanda Kral ve Prenssesin şerefine At Yarışları düzenlemiş. Şenliğin yapıldığı alan ismini de Prenssesin adından almaktadır: „Therese“, ve "Wiesn" de otluk alan/Çayır anlamına geliyor Ikisinin birleşmesi de „Theresienwiese“ oluyor. Tercümesi: Theresa meydanı/Çayırı.
O gündür bu gündür gelenek olarak Theresa`nın meydanında/Çayırında şenlik dahada büyükleşerek artık bira şenliği, biraciligin ve birahanelerin oldukça bol olduğu Münih şehrinde kutlanıyor./Text ve Fotolar:by Reşad Özkan
Oktoberfest Plakatı
-
OKTOBERFEST PLANI/Kaynak:Münih Turizim Merkezi
Achterbahn/Fünferlooping
Musik Kapelle
Bavyera, nın koruyucu sembolü Bavarıa:sol elinde şeref çelenki ve sağ elinde ise Bavyera Aslanı`nı iple tutuyor/1843-1850 yılları arasında Türklerden alınan silahlardan (madenden) yoğrultulmuş anıt
Text ve Fotolar:by Reşad Özkan
11. September 2009
AB'nin yeni enerji stratejisi
AB'nin Nabucco projesi hakkında Kürtler ne düşünüyor?
Nabucco Projesi`nin danışmanlığını Federal Almanya eski dışişleri bakanı Joschka Fischer yapıyor.
Nabucco Projesi / Nabucco Gas Pipeline project: new gas transmission possibility
Kaynak:wikipedia.org. Nabucco Gaz-Boru hattı Kürdlerin söz sahibi olmadığı topraklarından geçecek. Nabucco Erzurum'a, buradan Kırıkkale-Ankara ve daha sonra İstanbul'dan Avrupa'ya transit yol alacak.
Nabucco Projesi`nin danışmanlığını Federal Almanya eski dışişleri bakanı Joschka Fischer yapıyor
Nabucco Projesi`nin danışmanlığını ise Federal Almanya eski dışişleri bakanı Joschka Fischer yapıyor. Fischer 2007 yılında kurduğu Joschka Fischer Consulting adlı danışmanlık Firmasının başında bulunuyor.
Dışişleri bakanlığından uluslararası enerji devlerin lobiciliğine:68`li kuşağın ikonu Joscka Fischer
Siyasi lobiciliğin karşılığı: 1 Milyon Euro?
Nabucco-Konsorsiyomu içinde bulunan Avusturya Enerji Şirketi (OMV) ve Alman Enerji Şirketi RWE ile Fischer arasında bu yıl içinde bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre Fischer Nabucco`ya siyasi danışmanlık yapacak ve anlaşma 2010 yılının sonuna kadar devam edecek. Almanya`da yayınlanan Manager-Magazin adlı ekonomi dergisinin yazdığına göre, Fischer Nabucco Projesine dahil olan devletlerin hükümet ve yönetici düzeyindeki temsilcileri arasında diyalog ve ilişkilerin bakımı ve gelişmesi için siyasi danışmanlık yapacak. Ayrıca Fischer`in danışmanlık faliyetleri için bir milyon Euro`ya yakın ücret alacagi da belirtiliyor.
Nabucco`ya rekabet olarak ise Rusya`nın Kuzey Gaz Boru Hattı Projesi Gazprom/ Nord-Stream-Pipeline bulunuyor.
Bu Proje`nin danışmanlığını da Fischer`ın eski şefi/eski Alman başbakanı Gerhard Schröder yapıyor.
Enerji sahasında Rusya-AB çekişmesi
Kendisini Rusya'nın enerji bağımlılığından kurtarmak isteyen Avrupa Birliği (AB) yeni bir arayış içine girmiş bulunuyor. Bilindiği gibi AB ülkelerinin enerji ihtiyaçlarının yüzde 25'ini gideren Rusya, soğuk savaş döneminde de AB ükelerinin en güvenilir enerji satıcısı ve vericisiydi. Avrupa ülkeleri bu ülkeden gaz ve petrol ihtiyacının büyük bölümünü sağlıyordu. Bu halen böyle. Ancak AB'nin yeni planlarına bakarsak önümüzdeki yıllarda bu durum değişecek. AB Planlama Dairesi'nin çekmecede tuttuğu ve kamuoyuna açıklanmayan yeni araştırmasının sonuçlarına göre, Dünya enerji rezervlerinin çok büyük bölümü Hazar Havzası (Azerbeycan) Kazakistan, Türkmenistan, Güney Kurdistan ,İran ve Irak topraklarında bulunuyor.
AB,Asya kıtasında bulunan yeraltı enerji kaynaklarının yüzde 15'ini ele geçirmeyi hesaplıyor.
Bilindiği gibi 3 yil önce Viyana'da toplanan Avusturya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye Enerji Bakanları ile AB Enerji işleri sorumlusu Andris Piebalgs, Gaz-Boru hattının önündeki son engelleri de görüşüp AB'nin yeni enerji politikalarına yön verecek tarihi bir anlaşmaya varmışlardı. Orta Asya ve Hazar Havzası'ndan yılda 30 milyar metre küp gaz, Nabucco Gaz-Boru hattı ismini taşıyacak bu büyük projeyle Azebeycan-Türkiye-İran sınır üçgeninden Erzurum-Ankara-İstanbul istikametinden geçerek Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya vd AB ülkelerine pompalanacak. 8 milyar euroya mal olacak bu proje sayesinde AB, Asya kıtasında bulunan yeraltı enerji kaynaklarının yüzde 15'ini ele geçirmeyi hesaplıyor.
Pastayı kimler paylaşıyor?
Nabucco-KonsorsiyomunuAvusturya Enerji Şirketi(OMV), Macaristan Enerji Şirketi(MOL),Romanya Enerji Şirketi(Transgaz), Bulgaristan Enerji Şirketi (BULGARGAZ), Alman Enerji Şirketi(RWE) ve Türkiye Enerji Şirketi(BOTAŞ)oluşturyor.
Projenin inşası için, Avrupa Yatırım Bankası (EIB) ile Avrupa Teşvik Bankası (FGB) finans musluklarını açmışlar.
Rusya'yı epeyce kızdıran Nabucco Gazboru hattı AB ülkelerinin stratejik enerji çıkarlarını garanti altına almayı hedeflerken, diğer yandan yoksul ve problemli ülkeler üzerinden geçen boru hattı bir araç haline de dönüşebilir. Örneğin bu araca en çok Türkiye ihtiyaç duyabilir. Çünkü Türkiye AB'ye girmek istiyor. AB ülkelerinin çoğu halkları, Ankara'nın bu arzusuna fazla sıcak bakmıyor. İlerde Türkiye AB ile başlayan tam üyelik müzakerlerinde topraklarından geçen gaz boru hattı kartını tehdit olarak sürekli cebinde hazır tutup, Avrupalılara karşı şantaj olarak kullanmaktan kaçınmayacaktır.
AB'nin bu yeni önemli projesi hakkında ya Kürtler ne yapıyor?
Nabucco Gaz-Boru hattı Kürdlerin söz sahibi olmadığı topraklarından geçiyor. Nabucco Erzurum'a, buradan Kırıkkale-Ankara ve daha sonra İstanbul'dan Avrupa'ya transit yol alacak. 2008 yılında başlayan 3300 kilometrekare uzunluğundaki projenin inşasının 2013 yılına kadar bitirilmesi ve gaz verilmesi bekleniyor. Demeki enerji yataklarını ele geçirmek için hep savaşa gerek yok, biraz da çıkar hesapları ile akıl gerekiyor.
Bakalım Türkiye ilerde bu proje için 'rahatsızlık unsuru' olacak mı?
by Reşad ÖZKAN/RÖ
/Politika/Kurdistan-Post/Glawej.com/malame.com
Nabucco Projesi`nin danışmanlığını Federal Almanya eski dışişleri bakanı Joschka Fischer yapıyor.
Nabucco Projesi / Nabucco Gas Pipeline project: new gas transmission possibility
Kaynak:wikipedia.org. Nabucco Gaz-Boru hattı Kürdlerin söz sahibi olmadığı topraklarından geçecek. Nabucco Erzurum'a, buradan Kırıkkale-Ankara ve daha sonra İstanbul'dan Avrupa'ya transit yol alacak.
Nabucco Projesi`nin danışmanlığını Federal Almanya eski dışişleri bakanı Joschka Fischer yapıyor
Nabucco Projesi`nin danışmanlığını ise Federal Almanya eski dışişleri bakanı Joschka Fischer yapıyor. Fischer 2007 yılında kurduğu Joschka Fischer Consulting adlı danışmanlık Firmasının başında bulunuyor.
Dışişleri bakanlığından uluslararası enerji devlerin lobiciliğine:68`li kuşağın ikonu Joscka Fischer
Siyasi lobiciliğin karşılığı: 1 Milyon Euro?
Nabucco-Konsorsiyomu içinde bulunan Avusturya Enerji Şirketi (OMV) ve Alman Enerji Şirketi RWE ile Fischer arasında bu yıl içinde bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre Fischer Nabucco`ya siyasi danışmanlık yapacak ve anlaşma 2010 yılının sonuna kadar devam edecek. Almanya`da yayınlanan Manager-Magazin adlı ekonomi dergisinin yazdığına göre, Fischer Nabucco Projesine dahil olan devletlerin hükümet ve yönetici düzeyindeki temsilcileri arasında diyalog ve ilişkilerin bakımı ve gelişmesi için siyasi danışmanlık yapacak. Ayrıca Fischer`in danışmanlık faliyetleri için bir milyon Euro`ya yakın ücret alacagi da belirtiliyor.
Nabucco`ya rekabet olarak ise Rusya`nın Kuzey Gaz Boru Hattı Projesi Gazprom/ Nord-Stream-Pipeline bulunuyor.
Bu Proje`nin danışmanlığını da Fischer`ın eski şefi/eski Alman başbakanı Gerhard Schröder yapıyor.
Enerji sahasında Rusya-AB çekişmesi
Kendisini Rusya'nın enerji bağımlılığından kurtarmak isteyen Avrupa Birliği (AB) yeni bir arayış içine girmiş bulunuyor. Bilindiği gibi AB ülkelerinin enerji ihtiyaçlarının yüzde 25'ini gideren Rusya, soğuk savaş döneminde de AB ükelerinin en güvenilir enerji satıcısı ve vericisiydi. Avrupa ülkeleri bu ülkeden gaz ve petrol ihtiyacının büyük bölümünü sağlıyordu. Bu halen böyle. Ancak AB'nin yeni planlarına bakarsak önümüzdeki yıllarda bu durum değişecek. AB Planlama Dairesi'nin çekmecede tuttuğu ve kamuoyuna açıklanmayan yeni araştırmasının sonuçlarına göre, Dünya enerji rezervlerinin çok büyük bölümü Hazar Havzası (Azerbeycan) Kazakistan, Türkmenistan, Güney Kurdistan ,İran ve Irak topraklarında bulunuyor.
AB,Asya kıtasında bulunan yeraltı enerji kaynaklarının yüzde 15'ini ele geçirmeyi hesaplıyor.
Bilindiği gibi 3 yil önce Viyana'da toplanan Avusturya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye Enerji Bakanları ile AB Enerji işleri sorumlusu Andris Piebalgs, Gaz-Boru hattının önündeki son engelleri de görüşüp AB'nin yeni enerji politikalarına yön verecek tarihi bir anlaşmaya varmışlardı. Orta Asya ve Hazar Havzası'ndan yılda 30 milyar metre küp gaz, Nabucco Gaz-Boru hattı ismini taşıyacak bu büyük projeyle Azebeycan-Türkiye-İran sınır üçgeninden Erzurum-Ankara-İstanbul istikametinden geçerek Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya vd AB ülkelerine pompalanacak. 8 milyar euroya mal olacak bu proje sayesinde AB, Asya kıtasında bulunan yeraltı enerji kaynaklarının yüzde 15'ini ele geçirmeyi hesaplıyor.
Pastayı kimler paylaşıyor?
Nabucco-KonsorsiyomunuAvusturya Enerji Şirketi(OMV), Macaristan Enerji Şirketi(MOL),Romanya Enerji Şirketi(Transgaz), Bulgaristan Enerji Şirketi (BULGARGAZ), Alman Enerji Şirketi(RWE) ve Türkiye Enerji Şirketi(BOTAŞ)oluşturyor.
Projenin inşası için, Avrupa Yatırım Bankası (EIB) ile Avrupa Teşvik Bankası (FGB) finans musluklarını açmışlar.
Rusya'yı epeyce kızdıran Nabucco Gazboru hattı AB ülkelerinin stratejik enerji çıkarlarını garanti altına almayı hedeflerken, diğer yandan yoksul ve problemli ülkeler üzerinden geçen boru hattı bir araç haline de dönüşebilir. Örneğin bu araca en çok Türkiye ihtiyaç duyabilir. Çünkü Türkiye AB'ye girmek istiyor. AB ülkelerinin çoğu halkları, Ankara'nın bu arzusuna fazla sıcak bakmıyor. İlerde Türkiye AB ile başlayan tam üyelik müzakerlerinde topraklarından geçen gaz boru hattı kartını tehdit olarak sürekli cebinde hazır tutup, Avrupalılara karşı şantaj olarak kullanmaktan kaçınmayacaktır.
AB'nin bu yeni önemli projesi hakkında ya Kürtler ne yapıyor?
Nabucco Gaz-Boru hattı Kürdlerin söz sahibi olmadığı topraklarından geçiyor. Nabucco Erzurum'a, buradan Kırıkkale-Ankara ve daha sonra İstanbul'dan Avrupa'ya transit yol alacak. 2008 yılında başlayan 3300 kilometrekare uzunluğundaki projenin inşasının 2013 yılına kadar bitirilmesi ve gaz verilmesi bekleniyor. Demeki enerji yataklarını ele geçirmek için hep savaşa gerek yok, biraz da çıkar hesapları ile akıl gerekiyor.
Bakalım Türkiye ilerde bu proje için 'rahatsızlık unsuru' olacak mı?
by Reşad ÖZKAN/RÖ
/Politika/Kurdistan-Post/Glawej.com/malame.com
Abonnieren
Posts (Atom)
Dr. Christian Schwaabe: "Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden"
zum Thema „Terrorismus“ Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnati...
-
Zwischen Integration und Assimilation Zur Situation der Kurden in München (Zusammenfassung) Aufbau der Untersuchung und Vorgehensweise ...
-
zum Thema „Terrorismus“ Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnati...
-
Interview Nach Prof. Dr. Norbert Paech besteht nach dem 11. September eine große Gefahr, daß Nationale Befreiungsbewegungen, die um ihre Se...