Münih Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakultesi bünyesinde bulunan Politik Araştırmalar Merkezi/Centrum für angewandte Politikforschung (C.A.P.) AB genişleme uzmanı Janis A. Emmanouilidis:Müzakereler devam edecek.
Sayın Emmanouilidis AB Komisyonu Ankara`yı Kıbrıs konusunda verdiği sözleri ve yükümlülükleri yerine getirmediği için üyelik müzakerlerinin askıya alınabileceği konusunda uyardı. Ancak önümüzdeki ayın ortasına kadar da yükümlülüklerinin yerine gtirilmesi konusunda da ona süre tanıdı. Türkiye adım atacak mı? Adım atmazsa ne olacak?
AB ile başlatılan üyelik müzakerelerinin kesintiye uğramasına Ankara`nın şimdilik korkmasına gerek yok. En azında yapılan AB dışişleri bakanları konferansında çıkan sonuç buydu. Ancak bakanların üzerinde anlaşmadığı nokta „eyer Türkiye 14 ile 15 Aralık`ta toplanacak AB Zirvesine kadar yörüngesini AB`ye çevirmezse, en azında Kıbrıs konusunda bir çözüme yanaşmazsa ne olacak? Ankara`ya karşı hangi alternatif yatırımlara gidilecek? Konusuydu.
Demek ki Ankara 3-4 hafta içerisinde dediğinde diretse ve ileriye doğru bir adım atmazsa bile, AB radikal kararlara el atmayacak, Ankara`ya karşı yumuşak davranıp zincirleme şeklinde üyelik müzakereleri – prüzlere neden olmayacak- çeşitli başlıklar altında devam edecek. Genişleme Komiseri Olli Rehn ise yeniden Ankara`ya çağrıda bulunup üyelik kiriterlerinin yerine getirmesini talep etti. Rehn görüştüğü Türk meslektaşı Ali Babacan`a „Ankara AB tarafından talep edilen bütün üyelik kiriterlerini doldurmadığı sürece tam üye olmayacak“ uyarsında bulunurken, AB genişlemesini yakında takip eden uzmanlara göre ise bir ülkenin birden biranda bütün üyelik kiriterlerini yerine getirmediğini belirtiyorlar ve AB Ankara`nın üzerine fazla gitmeyecek ancak onu zorlamaya devam edecek.
Aynı görüşü AB üyeliği sürecinde Ankara`yı bekleyen zorluklar üzerine görüştüğümüz Münih Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakultesi bünyesinde bulunan Politik Araştırmalar Merkezi/Centrum für angewandte Politikforschung (C.A.P.) AB genişleme uzmanı Janis A. Emmanouilidis de (www.cap-lmu.de) paylaşıyor.
Sayın Emmanouilidis AB Komisyonu Ankara`yı Kıbrıs konusunda verdiği sözleri ve yükümlülükleri yerine getirmediği için üyelik müzakerlerinin askıya alınabileceği konusunda uyardı. Ancak önümüzdeki ayın ortasına kadar da yükümlülüklerinin yerine gtirilmesi konusunda da ona süre tanıdı. Türkiye adım atacak mı? Adım atmazsa ne olacak?
Emmanouilidis: Aralık ayının ortasına kadar Türkiye`nin haraket etmesi için bu konuda mevcut olan çeşitli alternatifler ve imkanları nasıl kullanacağına bağlıdır. Gerçekten de başlatılan üyelik müzakerelerinin durdurulması veya kesilmesi konusunda Ankara`nın önünde büyük bir tehlike duruyor.
„Chain-crash“ senaryosu gündeme gelebilir, olabilir. Ancak tarafları memnun edecek bir orta yol bulma imkanı olasalağı daha büyük. Bu arada Başbakan Recep Teyyip Erdoğan tartışmalı olan 301. ceza paragrafının değiştirilebileceğine imada bulundu: Kıbrıs meselesine de bir uzlaşmanın sağlanması konusunda çözüm yolu şu veya bu şekilde aranıp bulunacak. Böylece müzakerlerin - chain-crash opsiyonun gündeme gelmemesi için - kesilmesi, son verilmesi veya belirsiz bir zamana ertelenmesi tehlikesinin önüne geçilmeye çalışılacak. Orta bir yolu`un bulunmasına çalışılacak.
Yani sizce Türkiye AB`ye olmak için gereken üyelik kiriterlerini yerine gtirecek mi? bu konuda iyimser misiniz?
Emmanouilidis: Bilindiği gibi AB Komisyonun açıkladığı ilerleme Raporu sadece Kıbrıs meselesini kapsamıyor. Sadece Kıbrıs meselesine dikkat çekmiyor. Eleştirilen başka konular da (Kürt sorunu, insan hakları, düşünce özgürlüğü, askerlerin siyaset üzerindeki denetimi, dini azınlıklar v.s.) var, rapor`da. Bence Ankara eleştirilen bazı konular konusunda kolaylık gösterip sorumluluklarını yerine getirmeye çalışacak.
Caza yasasında yer alan 301. paragraf bu konuda önemli bir örneği teşkil ediyor. Ancak daha başka çok değişkiliklere gerek var. Çözümü sayısız faktörlere bağlı olan Kıbrıs sorunu konusunda ise Türk tarafının nasıl kolaylıklar sağlayacağı ise bugünden söylemek zor.
Bence bu konuda da, Almanya, Fransa ve Ankara`yı daha çok zorlayan Avusturya dışında diyer AB üye ülkelerinin sesleri fazla çıkmadığına baktığımzda, bir uzlaşma formülü ortaya çıkacaktır. Diyer AB üye ülkeleri Ankara`nın üzerine ya fazla gitmiyorlar veya üyeliğine taraftardırlar. Buna bakıldığında „chain crash“ senaryosuna fazla ihtimal kalmıyor.
Türkiye`de başlatılan reform süreci düşünce ve basın özgürlüğü konusunda ilerlemeler kaydetti mı?
Emmanouilidis: Burda ayrıntılariyle cevap vermek bence çok zor. Ancak temel reform sürecine baktığımzda reformların temposunda bir duraklama-gerileme sözkonusu. Zaten daha üyelik müzakerleri başlamadan önceki tezimiz şu idi: Hızlı başlatılan reformların temposunda büyük bir düşüklük ve kesinti olacak, Ankara hızlı başlatılan reformların temposuna ayak uydurmayacak. Ve böyle de oldu.
Diyer AB-Genişleme süreçlerininde elde ettiğimiz politik deneyimlerimiz var: Müzakerlerin başlaması için, hedefe ulaşmak için, reform süreci ilk önce hızlandırılıyor. Müzakerelere başlamasiyle birlikte bu tempoda büyük bir düşüklük başlıyor. Türkiye`nin tutumu bizi şaşırtmadı.
Sizce reform sürecinin duraklaması önümüzdeki yılda yapılacak parlamento seçimleri veya ordunun tutumuyle mı bağlantılı?
Emmanouilidis: Birçok spekülasiyona bizi getircek bu soru daha çok bir iç politika sorusu. Ancak şunu söylemekte fayda görüyorum: uzun bir zamandan beri X. anını – AB ile üyelik müzakerlerinin başlaması için - bekleyen bir ülkede reformlarda temponun büyük bir şekilde düşüşe geçmesi, bizim için bir sürpüriz olmadı.
Tabiki bu bu duraklamalara bir çok iç politik gelişmeler, veya temel aspekt olarak Türkiye`deki genel gelişmeler, ordu-hükümet ilşikileri ve ordunun siyaseti ne kadar denetim altında tutuğu neden olmuş olabilir. Bu konuda daha çok sayısız spekülasiyon yapılıp görüş ortaya atılabilir. Bu gelişmelere baktığımzda kesin olarak açık bir şekilde bu soruları cevaplamak zorlaşıyor.
Sizce Türkiye`deki reform sürecinin yerinde sayması komşu Irak`ta yaşanan güncel gelişmelerle ilgisi varmı?
Emmanouilidis: Bu konuda bir görüş ve ortaya atılan bir tezin olduğunu biliyorum. Ancak Türkiye`deki reform süreciyle Irak`taki güncel gelişmeler arasında bir bağlantı kurmak zor, bunu ispatlamaya çalışmakta bence zor görünüyor. Bunun için bu soruya ne „Evet“ nede „Hayır“ diyebiliyorum.
Almanya başbakanı Angela Merkel (CDU) Türkiye`nin AB`ye tam üye olmasına karşı çıkıyor ve alternatif olarak „imtiyazlı ortaklığı“ öneriyor. 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren AB Dönem Başkanlığı Almanya`ya geçecek. Sizce AB-Türkiye ilişkilerini zorlu bir yıl mı bekliyor?
Emmanouilidis: Bence Almanya dönem başkanlığı boyunca çıkar gereği olarak Türkiye`yi gündemine almamaya çalışacak. Başbakan Merkel Türkiye`yi AB ajandası dışına bırakmaya uğraşacak ve bunada çaba serf edecek. Bunun için Türkiye ile anlaşmazlıklar ve pürüzler Almanya`nın iç politikası haline gelmemesi için, Finladiya dönem başkanlığı esnasında yani bu yılın sonuna kadar çözülmeye çalışılacak.
Eyer Türkiye Almanya dönem başkanlığı süresinde AB gündemine tekarar girerse Merkel için iç politik sorunlara neden olabilir. Onun için özelikle AB Anayasasını gündemine alacak Almanya diyer bütün meseleleri alt planlara atmaya çalışacak. Dönem başkanlığı boyunca Türkiye ile ile temas etmekten kaçınacak.
Sizce Türkiye bir Avrupa ülkesi mi? Avrupa`ya ait ise AB için hangi stratejik önemlere sahip?
Emmanouilidis: Ben bu soruya - temelde çoğrafik olarak değil - ancak gerçeklere bakılarak Türkiye`nin doğrudan bir çok sefer AB`ye üye olmak için perspektifleri gösterdiği ve sahip olduğu için „Evet“ olarak cevap veririm. Bu soru bu saydığım kiriterlerden dolayı bir çok sefer olumlu cevap almıştır. Bunun için artık Türkiye`nin Avrupa`ya ait, olup olmadığı sorusu değildir, olduğu gerçeğidir.
Türkiye`nin AB için stratejik önemine gelince bu konuda çok çeşitli görüş açısı bulunuyor. Bence Türkiye`nin sahip olduğu en büyük stratejik önemin arkasında AB`ye alınacak bir müslüman ülkesi olması, gerçekten üye olursa, olması 10 veya 15 yil sürse bile. Böyle bir gelişmenin etkisi Türkiye`yi aşıp islam-arap dünyası ve AB`nin içinde yaşayan müslüman toplumu için de AB`nin vereceği bir işaret olur.
Tüm bunlar Türkiye`nin üyeliği açısından stratejik önemlerdir. Türkiye`nin sahip olduğu jeostratejik konum bu kapsamda bence daha fazla bir rol oynamıyor.
Türkiye AB`ye tam üye olursa buda Suriye, Iran veya Irak`a sınırları olacağı ve komşu olacağı anlamına gelecek, bu üyeliğin ilerde doğuracağı ve neden olacağı – uzun vadeli ve sürekli - büyük sorunların ortaya çıkması da kacınılmaz olacaktır.
Suriye de AB`ye üye olmak istiyor?
Emmanouilidis: Evet, bilindiği gibi Fas ta birzamanlar üye olmak için AB`ye başvurmuştu. Ancak bu ülkelerin başvuruları, özelikle Fas`ın, AB Komisyonu tarafından açık ve net bir şekilde Avrupa devletleri olmadığı için rededildi. Bence red cevapları da yerinde idi. Fas ve Suriye`ye AB üyelğı için hiçbir perspektif sunulmadı. Biz burada Beyaz Rusya, Ukranya. Moldavya ve Gürcistan için de konuşabiliriz. Soru şudur: Olası bir üyelik konusunda siyasi mı yoksa çoğrafik kararlar mı rol oynuyor? Ve bence tabiki verilen cevaplar çoğrafik sınırları gözönünde bulunduran siyasi kararlar olmalarıdır. AB`nin çoğrafik sınırları Akdenizin güneyine kadar uzanır, ordan ötesi Avrupa düşünülemez bence.
/by Reşad ÖZKAN/RÖ
21. Kasım 2006/www.Kurdistan-Post.com
Dr. Christian Schwaabe: "Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden"
zum Thema „Terrorismus“ Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnati...
-
Zwischen Integration und Assimilation Zur Situation der Kurden in München (Zusammenfassung) Aufbau der Untersuchung und Vorgehensweise ...
-
zum Thema „Terrorismus“ Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnati...
-
Interview Nach Prof. Dr. Norbert Paech besteht nach dem 11. September eine große Gefahr, daß Nationale Befreiungsbewegungen, die um ihre Se...