“Doğunun Sarayı” kitabı Mungan’ın deyimiyle “aşk, sevgi, şiddet ve erk”e ilgi duyanların okuyacağı bir eser. Kültürler ve insanlar arasında bir diyalogtur.
Yazar Murathan Mungan okuyucularına ve kitapseverlere yeni kitaplarından pasajlar okudu.
/Text ve Fotolar:by REŞAD ÖZKAN http://www.agahdari.homepage.t-online.de/41526.html
Ünlü yazar Murathan Mungan, “Benim için sanat yapıtı bir çömlek gibidir. Hem toprağında varolduğu anlaşılır hem de dünyanın her yerinde kullanılabilir olması gerekir“ diyor.
Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı 2006’da birçok ünlü yazarla karşılaşmak mümkündü. Yaklaşık 300 bin kitapseverin ziyaret ettiği fuarda yer alan yazarlardan biri de Murathan Mungan’dı. Mungan ile yazar Mehmet Ali Toptaş ARTE’nin podyumunda okuyucularına ve kitapseverlere yeni kitaplarından pasajlar okudular.
Hemen okuma etkinliğinden sonra sorularımızı cevaplayan Mungan, “Sadece Almanya için Almanca dilinde“ yeni yayınlanan “Doğunun Sarayı” adlı öykü kitabına ilişkin bilgi verdi. Mungan, “Dünyanın doğu ile batı diye ikiye ayrıldığı bir çağda batıda oturanların doğuya hangi pencerelerden baktıkları esası önemli“ dedi. İyi sanat yapmayı bir çömleğe benzeten yazar Mungan, “Sanat o ülkenin, o yazarın toprağından yapılan bir çömlektir. Hem toprağında varolduğu anlaşılır hem de dünyanın her yerinde kullanılabilir“ tespitini yaptı.
Sayın Mungan kültür televizyonu ARTE’nin konuğu olarak Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’nda sizin de belirtiğiniz gibi sadece Alman okuyuculara yönelik olarak Almanca dilinde “Doğunun Sarayı (Palas des Ostens)” adlı yeni kitabınızdan pasajlar okudunuz. Neden sadece Almanca?
Efendim daha önceden de belirttiğim gibi böyle “Palast des Ostens“ denilen yazılmış bir kitabım yok. Ancak bu yeni hazırlanmış yapıt, daha önce yazdığım kitaplarımdan doğu ve batılıların birbirlerine hangi pencerelerden baktıklarını işleyen seçmelerden oluşuyor. Sadece özel olarak Almanya için hazırlanmıştır. Kitap 5 öyküden oluşuyor. Kültürler diyaloğuna bir katkı olsun diye.
Ama her kitap benim icin bir mimari yapıdır ve bir tamamlanmış bütünlüktür. Öykülerin tıpkı bir romanda olduğu gibi birbirini izlemesini, birbirini sürüklemesini ve temaların birbirine devredilmesini amaçlarım. Türkiye gibi yazarlar için sorunlu bir ülkeden geliyorsunuz. Okuyucularınızın hemen hemen tamamı orada. Orada yazarlığınızı, sanatınızı engelleyen zorluklarla karşılaşıyor musunuz?
Her yazarın karşılaştığı zorluk, benim de karşılaştığım zorluktur. Ama özel olarak karşılaştığım bir zorluk yok. Ama Türkiye’nin eğer antidemokratik kısıtlamalarını, düşünce özgürlüğü önündeki engelleri kastediyorsanız, bunlar herkesi etkilediği gibi beni de etkiliyor tabi. Ben sadece bunun benim kendi içimde bir otosansür yaratmasına müsaade etmek istemiyorum. Sizce Türkiye’de bir demokratikleşme var mı, bu konuda bir gelişme seziyor musunuz? Bir sonuç verecek mi?
Ya verecek, ya verecek başka çaresi yok. Sadece Türkiye için değil, dünya için de barış istemekten başka çaremiz var mı yani! Tabi ki Türkiye’de çok zorluk var. Ancak Türkiye’yi yönetenlerin çeşitli anlayışlara, çeşitliliklere tolerans göstermesi ve bunların öğrenilmesi, hepimizin esenlik içinde birarada yaşaması için fazla pahalı olmaması gerekiyor. Bütün insanlık için yapılması gerekenleri herkes üzerine düştüğü kadar ve düşmediği kadar yaptı ve hala yapması da gerekiyor diyorum.
Türkiye Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olmak istiyor. Türkiye’nin AB’ye girmesine taraftar mısınız?
Evet Türkiye’nin AB’ye girmesini istiyorum. Bu benim AB’nin kendisini herşeyin çözümü görmemden veya bir Cennet olduğundan kaynaklı değil. AB süreci Türkiye’nin kendi ivmesiyle kendi dinamiğiyle pek halledemediği demokratikleşme sürecini geliştirebilir. Bu sorunların ancak AB süreciyle bağlantılı olarak çözüleceğine inanıyorum ve bunu hissediyorum. AB aynı zamanda bu anlamda bizim balans ayarımız.
Frankfurt’tasınız, şehir hoşunuza gidiyor mu? Kitap fuarını gezdiniz mi, nasıl görüyorsunuz?
Bir kere kitap fuarı, dünyanın neresinde olursa olsun iyidir. Ama Frankfurt şehrini çok sevdiğimi ve çok güzel bulduğumu söyleyemiyeceğim. Çünkü ben bir dönem Mannheim-Ludwigshafen’da yaşadım o dönem ilk gittiğim yer Frankfurt, biliyorum. Ancak Frankfurt Kitap Fuarı bizim için bir tülü bir kabe. Bunun için Frankfurt’u affediyoruz!
Avrupa’daki okuyucularınıza bir mesajınız var mı?
Beni okuyan ve seven herkese merhaba demek istiyorum. Benim kitaplarımı okumayı sürdürmelerini diliyorum. Onları, hayal kırıklığına uğratmayacağıma dair söz veriyorum. Daha esenlikli, daha sağlıklı, daha iyi bir hayat için; hepimiz hangi işi daha iyi yapıyorsak, o işi sürdürmeye devam edelim.
Palast des Ostens (Doğunun Sarayı)
Murathan Mungan’ın “Doğunun Sarayı” adlı yapıtı eski kitaplarından yapılan seçmelerden oluşuyor.
5 öyküden oluşan bu seçme yapıtın kahramanları; Çoban ve Hırsız, adetleri yerine getirmek zorunda olan iki genç göçebe. Ölüm Meleği Azrail ile direnişçi-isyancı olan köprü yapımcısı Deli Dumrul, geleneksel dansları yapan bir Alevi ve saraydaki Prenses ve hatta Osmanlı Veziri ile dilsiz postacı, sevginin ve aşkın gizliliklerini öğreniyorlar.
“Doğunun Sarayı” kitabı Mungan’ın deyimiyle “aşk, sevgi, şiddet ve erk”e ilgi duyanların okuyacağı bir eser. Kültürler ve insanlar arasında bir diyalogtur. Kitabı, Türkçe’den Almancaya Birgit Linde ve Alex Bischof çevirmiş. 256 sayfadan oluşan kitap, Unions Verlag tarafından yayınlandı.
Fuara ilgi büyüktü_300 bine yakin kitapsever ziyaret etti.<
Mungan ve soldan ikinci Yazar Ali Toptas
Text ve Fotolar:by REŞAD ÖZKAN/RÖ/http://www.agahdari.homepage.t-online.de/41526.html
FRANKFURT / 2006, Ekim/Yeni Özgür Politika
Yazar Murathan Mungan okuyucularına ve kitapseverlere yeni kitaplarından pasajlar okudu.
/Text ve Fotolar:by REŞAD ÖZKAN http://www.agahdari.homepage.t-online.de/41526.html
Ünlü yazar Murathan Mungan, “Benim için sanat yapıtı bir çömlek gibidir. Hem toprağında varolduğu anlaşılır hem de dünyanın her yerinde kullanılabilir olması gerekir“ diyor.
Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı 2006’da birçok ünlü yazarla karşılaşmak mümkündü. Yaklaşık 300 bin kitapseverin ziyaret ettiği fuarda yer alan yazarlardan biri de Murathan Mungan’dı. Mungan ile yazar Mehmet Ali Toptaş ARTE’nin podyumunda okuyucularına ve kitapseverlere yeni kitaplarından pasajlar okudular.
Hemen okuma etkinliğinden sonra sorularımızı cevaplayan Mungan, “Sadece Almanya için Almanca dilinde“ yeni yayınlanan “Doğunun Sarayı” adlı öykü kitabına ilişkin bilgi verdi. Mungan, “Dünyanın doğu ile batı diye ikiye ayrıldığı bir çağda batıda oturanların doğuya hangi pencerelerden baktıkları esası önemli“ dedi. İyi sanat yapmayı bir çömleğe benzeten yazar Mungan, “Sanat o ülkenin, o yazarın toprağından yapılan bir çömlektir. Hem toprağında varolduğu anlaşılır hem de dünyanın her yerinde kullanılabilir“ tespitini yaptı.
Sayın Mungan kültür televizyonu ARTE’nin konuğu olarak Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’nda sizin de belirtiğiniz gibi sadece Alman okuyuculara yönelik olarak Almanca dilinde “Doğunun Sarayı (Palas des Ostens)” adlı yeni kitabınızdan pasajlar okudunuz. Neden sadece Almanca?
Efendim daha önceden de belirttiğim gibi böyle “Palast des Ostens“ denilen yazılmış bir kitabım yok. Ancak bu yeni hazırlanmış yapıt, daha önce yazdığım kitaplarımdan doğu ve batılıların birbirlerine hangi pencerelerden baktıklarını işleyen seçmelerden oluşuyor. Sadece özel olarak Almanya için hazırlanmıştır. Kitap 5 öyküden oluşuyor. Kültürler diyaloğuna bir katkı olsun diye.
Ama her kitap benim icin bir mimari yapıdır ve bir tamamlanmış bütünlüktür. Öykülerin tıpkı bir romanda olduğu gibi birbirini izlemesini, birbirini sürüklemesini ve temaların birbirine devredilmesini amaçlarım. Türkiye gibi yazarlar için sorunlu bir ülkeden geliyorsunuz. Okuyucularınızın hemen hemen tamamı orada. Orada yazarlığınızı, sanatınızı engelleyen zorluklarla karşılaşıyor musunuz?
Her yazarın karşılaştığı zorluk, benim de karşılaştığım zorluktur. Ama özel olarak karşılaştığım bir zorluk yok. Ama Türkiye’nin eğer antidemokratik kısıtlamalarını, düşünce özgürlüğü önündeki engelleri kastediyorsanız, bunlar herkesi etkilediği gibi beni de etkiliyor tabi. Ben sadece bunun benim kendi içimde bir otosansür yaratmasına müsaade etmek istemiyorum. Sizce Türkiye’de bir demokratikleşme var mı, bu konuda bir gelişme seziyor musunuz? Bir sonuç verecek mi?
Ya verecek, ya verecek başka çaresi yok. Sadece Türkiye için değil, dünya için de barış istemekten başka çaremiz var mı yani! Tabi ki Türkiye’de çok zorluk var. Ancak Türkiye’yi yönetenlerin çeşitli anlayışlara, çeşitliliklere tolerans göstermesi ve bunların öğrenilmesi, hepimizin esenlik içinde birarada yaşaması için fazla pahalı olmaması gerekiyor. Bütün insanlık için yapılması gerekenleri herkes üzerine düştüğü kadar ve düşmediği kadar yaptı ve hala yapması da gerekiyor diyorum.
Türkiye Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olmak istiyor. Türkiye’nin AB’ye girmesine taraftar mısınız?
Evet Türkiye’nin AB’ye girmesini istiyorum. Bu benim AB’nin kendisini herşeyin çözümü görmemden veya bir Cennet olduğundan kaynaklı değil. AB süreci Türkiye’nin kendi ivmesiyle kendi dinamiğiyle pek halledemediği demokratikleşme sürecini geliştirebilir. Bu sorunların ancak AB süreciyle bağlantılı olarak çözüleceğine inanıyorum ve bunu hissediyorum. AB aynı zamanda bu anlamda bizim balans ayarımız.
Frankfurt’tasınız, şehir hoşunuza gidiyor mu? Kitap fuarını gezdiniz mi, nasıl görüyorsunuz?
Bir kere kitap fuarı, dünyanın neresinde olursa olsun iyidir. Ama Frankfurt şehrini çok sevdiğimi ve çok güzel bulduğumu söyleyemiyeceğim. Çünkü ben bir dönem Mannheim-Ludwigshafen’da yaşadım o dönem ilk gittiğim yer Frankfurt, biliyorum. Ancak Frankfurt Kitap Fuarı bizim için bir tülü bir kabe. Bunun için Frankfurt’u affediyoruz!
Avrupa’daki okuyucularınıza bir mesajınız var mı?
Beni okuyan ve seven herkese merhaba demek istiyorum. Benim kitaplarımı okumayı sürdürmelerini diliyorum. Onları, hayal kırıklığına uğratmayacağıma dair söz veriyorum. Daha esenlikli, daha sağlıklı, daha iyi bir hayat için; hepimiz hangi işi daha iyi yapıyorsak, o işi sürdürmeye devam edelim.
Palast des Ostens (Doğunun Sarayı)
Murathan Mungan’ın “Doğunun Sarayı” adlı yapıtı eski kitaplarından yapılan seçmelerden oluşuyor.
5 öyküden oluşan bu seçme yapıtın kahramanları; Çoban ve Hırsız, adetleri yerine getirmek zorunda olan iki genç göçebe. Ölüm Meleği Azrail ile direnişçi-isyancı olan köprü yapımcısı Deli Dumrul, geleneksel dansları yapan bir Alevi ve saraydaki Prenses ve hatta Osmanlı Veziri ile dilsiz postacı, sevginin ve aşkın gizliliklerini öğreniyorlar.
“Doğunun Sarayı” kitabı Mungan’ın deyimiyle “aşk, sevgi, şiddet ve erk”e ilgi duyanların okuyacağı bir eser. Kültürler ve insanlar arasında bir diyalogtur. Kitabı, Türkçe’den Almancaya Birgit Linde ve Alex Bischof çevirmiş. 256 sayfadan oluşan kitap, Unions Verlag tarafından yayınlandı.
Fuara ilgi büyüktü_300 bine yakin kitapsever ziyaret etti.<
Mungan ve soldan ikinci Yazar Ali Toptas
Text ve Fotolar:by REŞAD ÖZKAN/RÖ/http://www.agahdari.homepage.t-online.de/41526.html
FRANKFURT / 2006, Ekim/Yeni Özgür Politika