5. Mai 2008

Keşmir sorununun tarihi kökleri

Keşmir sorunu 1947'den bu yana İngiltere sömürgeciliğine son verip bağımsızlıklarına ulaşan Hindistan ile Pakistan arasında temel anlaşmazlık noktasını teşkil ediyor. Keşmir meselesi dünyanın birçok sömürge bölgesindeki gibi zamanında miras bırakılan İngiliz sömürgeci böl-yönet politikasının bir eseri. Keşmir sorunu 1947'den bu yana İngiltere sömürgeciliğine son verip bağımsızlıklarına ulaşan Hindistan ile Pakistan arasında temel anlaşmazlık sorununu teşkil ediyor. Keşmir meselesi dünyanın birçok sömürge bölgesindeki gibi zamanında miras bırakılan İngiliz sömürgeci böl-yönet politikasının bir eseri. Özelikle Keşmir sorunundan ötürü yaşanan savaş durumuna son vermek için Pakistan'a "dostluk elini" uzatan Hindistan'ın mevcut statüyü korumak için siyasi bir manevra yaptığı yorumları yapılıyor.Bu ani gelişmeler Asya kıtasında tırnaklarına kadar silahlanmış iki nükleer güç için yeni bir durum teşkil ederken, Pervez Müşerref ile Hindistan Başbakanı Atal Behari Vajpayee ile Yeni Delhi ve İslamabad'da biraraya gelerek görüşmelerine devam edeceklerdi belirtiyorlar. Hindistan'ın denetimindeki Keşmir ülkesinde sadece 1989'dan bu yana ordu güçleriyle Müslüman gerilla birlikleri arasında çıkan çatışmalarda 40 bine yakın kişinin öldüğü belirtiliyor.Cunta ilişkileri rafa kaldırdı1999'ün ilk baharında iki ülkenin sınırında bulunan Kargil bölgesine taraflar arasında çıkan çatışmalar iki ülke ilişkilerini bozmuş ve daha sonra Pakistan'da generallerin iktidarı bir darbeyle ele geçirmelerinden sonra açıklama yapan Hindistan, Pakistan ile bütün ilişkilerini kestiğini açıklamıştı.Temmuz 1999 yılında dönemin Başbakanı Nawaz şerif'in emri ile Pakistan ordusu Hindistan'ın sınırları içinde bulunan Keşmir Eyaleti'nin Kargil Tepelerini askeri bir operasyonla işgal etmişti. Ancak başta Amerika ve uluslararası baskıların sonucu şerif, işgal edilen Kargil Tepelerinden ordusunu geri çekmesini isteyince generallerle hükümet arasında siyasi çatışmaların çıkmasına neden olmuştu.1999 yılında Hindistan ile Pakistan arasında yapılan ateşkes anlaşmasını ve Kargil'de geri çekilmeyi ve yenilgiyi hazmedemeyen general Müşerref, şerif'e karşı cephe alınca, 12 Ekim 1999'da şerif tarafından görevinden azledildi. Genelkurmay başkanlığı görevinden çekilmeyen Müşerref, "ordunun Başbakan şerif tarafından politik amaçlara alet edilmesine" karşı çıkarak hükümeti fesh ettiğini açıkladı. 14 Ekim günü sıkıyönetim ilan eden Müşerref önderliğindeki askeri cunta Anayasa, ulusal ve bölgesel parlamentoların feshedildiğini duyurdu.Ülkeyi kansız bir şekilde eline geçiren Müşerref, Devlet Başkanı Rafik Tarar'ı görevinden almadı. Fakat Müşerref bunun yerine oluşturulan 7 kişilik Milli Güvenlik Konseyi'nin başına geçti.Hindistan neyin peşinde?Pakistan ordusunun Kargil'den geri çekilmesini bir zafer olarak kutlayan Hindistan Başbakanı Vajpayee, Pakistan generallerini kızdırarak iki ülke arasındaki ilişkilerin gerginleşmesine ivme kazandırmıştı. ABD'nin baskıları sonucu sağlanan ateşkese rağmen sınırda çatışmalar süregeldi. 1999'un Eylül ve Ekim ayları arasında Hindistan'da yapılan parlamento seçimlerinde Hindu Milliyetçi Baharatiya Janata Partisi (BJP) 543 sandalyeden 183'ünü kazanarak en güçlü parti olarak çıkmıştı. Diğer küçük partilerle "Ulusal Demokratik Cephe" koalisyonunu kurarak gereken çoğunluğu iktidar koltuğuna oturdu.Vajpayee, seçimlerde zaferle çıktığı eyaletlerde gittikçe oy kaybına uğradı, bazı eyaletlerde ise iktidarı tekrar Kongre Partisi'ne kaptırdı. Seçimlerde verdiği sözleri şu ana kadar yerine getirmeyen Vajyapee, iç politikada büyük sıkıntılar içinde bulunuyor. Pakistan Devlet Başkanı Müşerref'in de mevcut durumda El Kaide ile başı dertte. İslamcıların ülkede iktidarı ele geçirmeleri işten bile değil. Pakistan ile yapılacak görüşmelerde Müslüman gerillaları tasfiye etmeyi hesapları yapan Hindistan yönetimi, mevcut statükoya meşruiyet kazandırmak istiyor. Müşerref'in böyle bir meşruiyeti onaylayacağı tahmin edilmezken, kıtada komşu ülkelere nazaran daha demokratik bir yönetim biçimine sahip Hindistan'ın hangi hesaplar içinde olduğu henüz anlaşılmış değil.Hindistan'ın tüm bu gelişmelerden sonra yeniden Pakistan'a ABD'nin baskısı sonucu yaptığı barış çağrısının iktidarda bulunan hükümetin bir zayıflık belirtisi olduğu bölgedeki politik gelişmeleri yakından takip eden uzmanlar tarafından dile getirilirken, barış görüşmeleri için iki tarafın da geçmişte "Keşmir örgütleriyle danışmadan" karşılıklı sürekli çağrılarda bulunduğu fakat bir sonuç elde edilmediği belirtiliyor. Taraflar bu sefer Keşmir'in temsilcilerini de masaya çekmeye çalışıyorlar.Keşmir sorunu ve Hindistan'ın bölünmesi Hindistan'ın parçalanmasının tarihi nedenleri eskilere dayanıyor. 8. yüzyılda Arabistan'dan yayılan İslam dini Hindistan'a kadar uzanır. 12. yüzyılda Selçuklu İmparatorluğu denetimine geçen Gaznelilerin öncülüğünde Hindistan'ın Pencap bölgesi işgal edilerek zorla Müslümanlaştırılır. Gazneniler, 1400 yılında Hindistan toprakları içinde bulunan Afgan, Pencab, Keşmir, Sindh, Bengal ve güneyde bulunan Madras bölgelerini de hakimiyetlerinin altına alırlar. 1760 yıllarına kadar Kuzey Hindistan'ı denetiminde tutan Gazneliler, 400 yıl boyunca yerli halkları Müslümanlaştırırlar.Hindistan'ın kuzeyine Türkmen, İrani, Afganlar, Farslar, Kürtler, Pathanlar ve Araplar gibi etnik kolonileri yerleştiren Gazneliler İslamlaştırmaya etnik bir boyut kazandırırlar. Tüm bu planlara rağmen Müslüman koloniler ortak bir etnik kimliğine ulaşmamalarına rağmen kendi içlerinde ortak Müslüman kültürel değerleri geliştirip bir nevi ruhsal, ekonomik ve kültürel "birlik" oluşturmayı başarırlar. Kuzeydeki bu dış kaynaklı İslamlaşma oluşumu ve içteki sosyal ve "etnik kökenlere dayanan" hareketlenmeler 1857/58 yıllarında bir "Pakistan Hareketi'' ortaya çıkmasına neden olur. Böylece Hindistan'ın dört büyük mıntıkasında İslami etnik kolonilerden oluşturulmaya çalışılan sunni bir "Pakistan" ulusunun tohumları ekilir. Pakistan hareketi (PAKIS)'in ilk temelleri böylece ilk önce Delhili Sah Vali-Ullah tarafından atılır. Bu hareket daha sonra Vali-Ullah'ın oğlu Sah Abdul Aziz ve onun öğrencisi Seyyid Ahmed tarafından kurulan Vahabi reform hareketiyle yepyeni bir yenilikçi ivme kazanır.Yenilikçi İslam hareketleri olarak tanınan bu reformcu girişimler 20. yüzyılda batılı felsefi görüşlerle temas edince "ilerici bir İslami sentezin" ortaya çıkmasını beraberinde getirir. 1920 yıllarından sonra Almanya'da kültür ve felsefe öğrenimini gören ünlü İslam şairi ve felsefecisi Mohammed İkbal'in "İslam dininin her şeyin gerçek teorik merkezi ve gerçeğin ifadesi" olduğu düşünceleri İslam içinde gelişen bu yenilikçi reform hareketlerinin gidişatını belirler. İkbal, 1930 yılında Kuzey Hindistan'da Müslümanların çoğunlukta yaşadığı bölgelerde bir bağımsız devletin kurulmasının kaçınılmaz olduğunu ileri sürerek kurulacak devletin ismini de "Pakistan" olarak önererek bunun içine ayrıca Hindistan'ın Hindu bölgesini, Bengal ve Belucistani da dahil ediyor (Belucistan tarihten beri İran ve Pakistan arasında ikiye bölünmüş bulunuyor).Müslüman etnik gruplar ve gizli örgütlerHindistan coğrafyasında yaşayan Müslüman etnik grupların ve Hindu halklarının sosyolojik ve psikolojik olarak ortak bir tarihe ve kültürel değerlere sahip olmadığını gerekçe gösteren Müslüman düşünürler 1906 yılında İslam Birliği örgütünü kurarak bağımsız bir Müslüman devleti fikrini yaymaya çalışırlar.1930'lu yıllardan sonra bu reformcu akımına başına gecen Pakistan devletinin kurucusu ve İslam Birliği Başkanı Mohammed Ali Jinnah ve mücadele arkadaşı Houdri Rahmat Ali İngiltere'nin sömürgeciliği altındaki Hindistan'ın kuzeyinde Müslümanların çoğunlukta olduğu "PAKIS" bölgelerinde "Müslüman kökenli etnik grupların" yönetimlerine kavuşması için bölgesel otonomi uğraşları içine girer. İngiliz sömürgeciliğine karşı 1885 yılında kurulan ve Hindistan'ın bağımsızlığı için mücadele eden Hindistan Ulusal Kongre Partisi'yle ülkenin siyasi gidişatı üzerinde anlaşma sağlamayan PAKİS Hareketi bunun üzerine Hindistan'da yaşayan Müslüman grupların çıkarlarını ve kültürel haklarını savunmak için ve hatta zorunlu olduğu zaman Hindistan'dan ayrılıp Bağımsız Pakistan devletini kurmayı savunur.İslam Birliği 1940 yılında aldığı bir kararla İngiltere Kraliyetinden Müslümanların Sikhs ve Hindu'lardan korunması için bağımsız bir Pakistan devletinin tanınmasını talep eder. 1946 yılında Mahantmah Gandi'nin önderliğindeki Hindistan Ulusal Kongresi ve İngiltere arasında yapılan bağımsızlık görüşmelerinde Ulusal Kongrenin bütün itirazlarına karşın İngiltere, İslam Birliği'nin "endişelerini" göz önünde bulundurarak "böl-yönet" politikası gereğince bağımsız bir Pakistan devletinin ilan edilmesini kararlaştırırken, prensip olarak Müslüman grupların hakları verilmesinden taraftar olan Gandi, Hindistan topraklarında yaşayan bütün etnik grupların birlikte yaşamasında diretir. Gandi, Müslümanların da haklarını savunduğu için 30 Ocak 1948 yılında aşırı bir Sikhs mezhebi tarafından öldürülür.Bütün anlaşmazlık ve çatışmalara rağmen 200 yıllık (1756-1947) egemenlikten sonra Hindistan'ın bağımsızlığına yanaşan İngiltere 15 Ağustos 1947 yılında Hindistan'ın yanında Pakistan'a -Güney Pakistan ve Doğu Pakistan-bugünkü ismiyle Bangladeş- bağımsızlık tanır. 1947 yılında ise Bangladeş 17 Aralık 1971 yılından Pakistan'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eder.1947 yılı içinde Hindistan ile Pakistan arasındaki çatışmalar, bağımsızlıklarına ulaşmalarına rağmen son bulmadı. Meydana gelen din savaşlarında her iki taraftan yüzbinlerce kişi hayatını kaybederken, demografik değişmelerde meydana geldi. Pakistan devletinin sınırları içinde bulunan Müslüman olmayan etnik gruplar Hindistan'ın içine çekilirken, Hindistan sınırları içinde kalan Müslümanlar ise Pakistan'a göç ettiler. Haydarabad, Yunagadh ve Keşmir bölgelerinde ciddi demografik değişiklikler meydana gelmedi.Keşmir bağımsızlığını ilan ediyor fakat...Pakistan ve Hindistan sınırları içinde bulunan 600'a yakın emirlikler iki devletten birine katılırken sadece 3 tanesi Haydarabad, Yunagadh ve Keşmir feodal beylikler bağımsız devlet kurmak için faaliyet içine girdiler. Bu 3 derebeylikte Pakistan, Hindistan ve İngiltere arasında yapılan müzakerelerden sonra bağımsızlıklarına ulaştılar.Müslümanların ezici çoğunlukta olduğu Keşmir'de halk 1947 yılında Pakistan ile birleşmek isteyince, buna bir Hindu olan Keşmir Emiri Maharaca Hari Singh karşı çıkıp Hindistan ile birleşme anlaşmasını imzalar. Pakistan anlaşmanın bozulması ve halkın arzusunun göz önünde bulundurulmasını BM'den talep ederken, Keşmir ekim ayı içinde Hindistan'ın saldırısına uğrar. Hindistan orduları Keşmir ülkesinin büyük bir bölümünü işgal ederken, Pakistan sınırında bulunan bir bölümü de -bugünkü Pakistan topraklarına dahil edilen "Azad Keşmir"- Pakistan ordusunun denetimine geçer.1952 yılına kadar otonom bir bölge olarak derebeylikle ile yönetilen Hindistan'ın denetimindeki Keşmir ülkesi Yammu bölgesiyle birleştirilerek, Yammu ve Keşmir adını aldı ve 1957 yılından itibaren Hindistan'ın bir eyaleti oldu. Birleşmiş Milletler Keşmir için prensipte bir referandum öngörmesine rağmen şu ana kadar Pakistan ve Hindistan BM'nin bu önerisinden hep kaçındı. Kanayan bir yara olan Keşmir sorunundan ötürü Hindistan ile Pakistan arasında çıkan çatışmalarda şu ana kadar 1 milyon kişinin hayatına mal oldu.Hinduların çoğunlukta bulunduğu ve Müslüman bir derebey tarafından yönetilen Haydarabat ile aynı zamanda Hinduların çoğunlukta olduğu Yunagadh'ın Müslüman derebeyliği Pakistan ile birleşme kararı alınca bu iki beylikte 1948'de Hindistan ordusu tarafından işgal edilir.1980 yılları başından itibaren Keşmir'in bağımsızlığı için yeniden örgütlemeler başlar. 1988 yılında bölgeye özel ordu birliklerini gönderen Hindistan hükümeti, bölgesel idari yönetime sahip olan Keşmir eyaletini 1991 yılından itibaren doğrudan merkezi hükümete bağlar. Yammu ve Keşmir Ulusal Kurtuluş Cephesi (JKNF)'de biraraya gelen Müslüman gerillalarla Hindistan ordusu arasında meydana gelen çatışmalarda sadece 1998 yılında 500'in üzerinde kişi yaşamını yitirdi.1999'un şubat ayında biraraya gelen Hindistan ile Pakistan hükümet başkanları sorunun çözümü için prensip anlaşmaya varmalarına rağmen, Pakistan tarafından desteklenen gerillalarla Hindistan arasında savaş durmadı. "Keşmir Hür Cephesi/Hürriyat "Keşmir sorunu çözülmek isteniyorsa, bizimle masaya otursunlar" açıklamasını yaptı.KeşmirKeşmir ülkesinin çok eski bir tarihe sahip olduğu biliniyor. İsmini M.Ö. Keşmir'in kuzey dağlarında yerleşik olan "Kasi" aşiretinden alıyor. Bölgede kazı çalışmaları yapan arkeolog ve tarihçilere göre Keşmir ülkesi geleneksel olarak Hindu'ların merkezi olarak da biliniyor. 14'ncü yüzyıldan itibaren Keşmir'i istila eden İslam orduları halkı zorla müslümanlaştırırlar. Keşmir ülkesi 16 yüzyılda Moğol ordularının saldırılarına maruz kalarak, imparatorluğun bir parçası haline gelir. 17. yüzyılda Afgan derebeylerinin denetimine giren Keşmir daha sonra İngilizlerin egemenliğine girer.Hindistan'ın Kuzey güneyinde bulunan Yammu-Keşmir eyaletinin yüzölçümü 144 bin 122 olup, Keşmir'in üçte biri de Pakistan'ın kontrolünde bulunuyor. Tarımcılıkla uğraşan Keşmir'de halkın çoğunluğu Müslüman oluşturur. Ayrıca ülkede Hindu, Budist ve Sikhs dinine sahip etnik azınlıklar da yaşamaktadır.Kronoloji 1990 yılında Cammu ve Keşmir Ulusal Kurtuluş Cephesi (JKLF) öncülüğünde "Bağımsız birleşik Keşmir" için silahlı mücadele başlar. 1992 yıllarından itibaren Pakistan tarafından desteklenen ve Keşmir'in Pakistan'a bağlanmasını isteyen Müslüman grupların örgütlemeleri başlıyor. 1994 yılına kadar Keşmir kurtuluş örgütleriyle Hindistan ordu birlikleri arasında çatışmalar başlar.1994 yılında Hindistan tarafından yapılan açıklamada Pakistan'ın denetimindeki "Azad Keşmir"in Hindistan'a geri verilmesi talep edilir. 1995 yılında iki ülke arasında sınırda meydana gelen çatışmalar yüzünden yüzbinlerce kişi topraklarını terk eder.1997 yılında Pakistan ve Hindistan BM'nin baskısıyla biraraya gelerek sorunun çözümü için görüşürler. Ancak burada bir çözüme ulaşılmadan görüşmeler sona erer. "Keşmir meselesinden dolayı" bir atom savaşının eşiğine defalarca gelen iki ülke, ulusal gelirlerinin büyük bir çoğunluğunu silahlanmaya harcadıkları için aynı zamanda büyük bir ekonomik krizin de içinde bulunuyorlar. Eylül 1997 yılında, Pakistan "silahlanmanın önüne geçmek için" Hindistan'a saldırmazlık paktı önerirken, Hindistan, Keşmir'den askerlerinin yarısını kışlaya çekebileceğini ima etti.Mayıs 1999'da Pakistan destekli Hizb ul-Mucahedin örgütüne bağlı yüzlerce silahlı Müslüman gerillala sınırdan gizlice Hindistan'ın denetimindeki Keşmir bölgesine girer. Keşmir meselesinde uluslararası arabuluculuğu reddeden Hindistan, dönemin ABD başkanı Bill Clinton'nun baskısı sonucunda 11 Temmuz 1999'da Pakistan ile ortak ateşkes anlaşmasını imzalayarak Hindistan'a giren Müslüman gerillaların tekrar Pakistan geri çekilmelerini sağlar. Bu anlaşmayı zafer olarak kutlayan Hindistan, Pakistan Başbakanı Navaz şerif'in ordu tarafından yapılan askeri bir darbeyle görevinden alınmasına neden olur.2005 yılında Pakistan'da iktidarda bulunan Müşerref, barış görüşmeleri için bir davetiye gönderen Hindistan başbakanı Vajpayees "Pakistan ile barışmak" istediğini belirtir. Müşerref davetiyeyi kabul eder ve taraflar resmen Keşmir ve diğer çatışmalı sorunlarını çözmek için görüşmelere başladılar./by Reşad Özkan

Dr. Christian Schwaabe: "Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden"

zum Thema „Terrorismus“ Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnationales Phänomen geworden Dr. Schwaabe: Der Terror ist ein transnati...